Yaşanılan olaylardan esinlenerek ve söylemlerden bir sonuca varmak, ders almak veya ders vermek için özlü bir anlatım olan, fıkra, latife, nükte veya nekre, nükteli ve güldürücü kısa hikâyelerimiz vardır. Ülkemiz de kültürel ve yöresel zenginlikleriyle, farklılıklarıyla birçok çeşitliliğe sahiptir. Gelin kaynana, Nasreddin Hoca, Karadeniz fıkraları ve Bektaşi fıkraları bunlara örnektir. Bu fıkralarda kahramanlarımız bazen İncili Çavuş, Bekri Mustafa, Karadenizli Temel bazen de Adamın biri gibi ismini bile sayamadığımız kadar çok yöresel kahramanlardır. Hikâye şeklinde olmayan güldürücü sözlere espri veya nükte denir.

Aslında insan iletişimde her insanın fıkra hazinesinin çokluğu o iletişimin bağlarını kuvvetlendirir. Kıssadan hisse deyip, fıkralarımızdan örneklerle gülelim güldürelim isterseniz…

Üç arkadaş... İzmir fuarına gitmeye niyet etmişler.

İsabeyli'de (Nazilli) trene binmişler.

Tren Basmane garına yaklaşırken...

İçlerinden biri demiş ki: - Akıdeşle... İzmir'e varıyoz gari...

Konuşurken gari demeyelim gari. Diğeri "Olur" diye başını sallamış:

- Tamam... Gari demek yok...

İzmirliler gibi gonuşcaz gari. 

Temel, Efelerin “düşüne düşüne oyun oynamasına” tahammül edemeyip, tören alanından ayrılınca, acıktığını hisseder ve yakınlarda gördüğü temiz bir pastaneye girer. Bir masaya oturmadan önce, “buyursular!” diyen garsona:

“Pana pir limonata ile kaşarli savdöviç verir misun!” der. Garson:

“Hay hay, şöyle buyurun!” dedikten sonra da; “Siz Karadenizli misiniz?” der. Temel:

“Eveet, neredan pilduniz?” Garson:

“Şivenizden, öyle anlaşılıyor da!” diye cevap verir.

Temel nedense, garsonla olan bu diyaloğa bozulur, kafasına takar... Ve şivesini düzeltmeye karar verir. Birkaç gün çok yoğun çalışır, kaldığı otelin şefinden de destek alır. Artık düzelttiğine kanaat getirip, kendine güveni oluşunca, bir sabah heyecanla ve hızlı hızlı o pastaneye tekrar gider. Girer girmez, gayet düzgün bir cümleyle ve özenle :

“Bana bir limonata ile kaşarlı sandviç verir misiniz!” der. Bankodaki delikanlı, pek soğukkanlı ve istifini bozmadan:

“Siz Karadenizli misiniz?” deyince, hiç beklemediği bu soru karşısında irkilip bocalayan Temel:

“Neredan pildun?” deyince, delikanlı:

“BURASI BANKA ŞUBESİ, PASTANE YAN TARAFTA DA !” der.

Trakyalı Atçe, cep telefonundan kocasını aramış:

-              Abe saat kaaç oldu,nerdesin aala?

-              Ayatım anı senin çok biyendiğin bir yüzük vardı ya…Ani paracım yoktu, alamamıştım ve bi gün sana bunu alıcam beya demiştim ya ani…Atırladın mı?

Bu sözleri duyan kadın yumuşamış,heyacandan titreyensesi ile:

-              Eeee… Atırladım tabii ayatım. Atırlamaz olur muyum?

Adam da:           

-              A işte… Te o kuyumcunun yanında ki kaavede arkadaşlarla kiyaat oynuyoz be yaa…

 Der.

İki Trakyalı gazete bulmacasını çözüyorlar.Birisi demiş ki:

-              Dört harfli hayvan soruyor,

-              Orozdur bea

-              Dur yazma İndi de olabilir

Hayatınızın fıkralar kadar anlamlı yanaklarınızın da gülümseme gamzelerinin oluşması dileğiyle…