Ankara Tanıtım Günlerimizde neden Malatya’mızı hak ettiği kadar, ‘Kadim Kültürümüz ve Yöresel ürünlerimizle niye buluşturp, tanıtamadık? Önce ona değineyim. Sonra gelecekte Malatya’mızın Tanıtım Günlerimizin nasıl olmasına ilişkin düşüncelerimi sunmaya çalışacağım. Benim düşüncelerimin doğru olduğu ideasında değilim. Bu konuyu enine boyuna şimdiden tartışalım, tartışalım ve düşüncelerimizi ortaya dökelim ki, gelecek güzel ‘Tanıtım Günlerimizi’ el birliği ile inşa edelim. Artık Malatya’mızın sıra içi değil sıra dışı ‘Tanıtım Günlerimize’ ihtiyacımızın olduğunu düşünüyorum.

Öncelikle ‘’Malatya Tanıtım Günlerinin’’ içeriğini, altlığını oluşturalım. Eğer Malatya’mızın kadim tarihinin, mekânın, kültürünün ve yeme içme kültürümüzün tanıtımını kapsyacak şekilde yapacaksak ve bunu da ilçeler bazında düzenleyeceksek, bunların stantlarını ayrı ayrı oluşturmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Malatya’mızın neyini, nasıl, hangi mekânda tanıtacağız. Önce tanıma adını koyalım.

Adını ne koyarsak, nasıl koyarsak koyalım, bir kere Mekân Malatya’mızın tanıtımına uygun bir şekilde dizayen edilmemişti. Yaptığımız bütün etkinlikler iç içe geçmişti. Yeme içme kültürümüz, folkorumuz, türkülerimiz, kadim kültürel tarih ve mekanlarımızın tanıtımı, kayısımız ve diğer ürünlerimizin satış reyonları hep iç içe girmiş vaziyetteydi. O kadar yoğun çabaya, emeğe karşın,Malatya’mızın neyini nasıl tanıttığımızın farkına bile varamadığımızı düşünüyorum.

Biz artık büyükşehiriz. Büyükşehir olduktan sonrada, büyükşehirler arası epeyi ileriye doğru mesafe aldık. Diyeceğim o ki, Büyükşehir olduğumuz günlerde değiliz. Yapıp ettiklerimizle diğer illere hem de birlikte büyükşehir olduğumuz illerle, giderek olumlu yönde aramızı açarak emin adımlarla ilerliyoruz.

Kadimden gelen Yazıhan Buzluk (Ansur) Mahallemizde ki ‘MÖ. 10 bin yıl öncesine dayanan ‘Avcı - Toplayıcı’ yaşam tarzımızdan başlayan yolculuğumuz, önce MÖ. 8 bine tarihlenen, şimdi Karakaya Barajı altında kalan Cafer Höyük’le başlayan yerleşik hayata, sonra MÖ.6 Bine tarihlenen Demirtepe, derken ver elini MÖ.5-4 bine tarihlenen ve Dünya Kültür Mirasına tescillediğimiz Orduzu Aslantepe’ de yerleşim hayatımızı sürdürmüşüz. Bu öyle bir yaşam kovalamsı ve sürdürmesi ki; Dünyada ilk ‘Devlet ve Bürokrasiyi’ oluşturmuş ve 300-400 yıl buralarda yaşamı sürdürmüşüz.Sonra mı? Tamda MÖ. 100 yıllarında Anadolu’yu Anadolu’ya yurt yapan, Battalgazi’ye taşınma. 300 yıla yakın bir zaman buralarda kadim kültürümümüze, birikimlerimizi de ekleyerek, 1839 yılında ver elini yazları gelip oturduğumuz bugünkü Malatya’ya, (Asbuz’ya) kalıcı olarak taşınmışız.

Bu öyle bir taşınma ki; Mekân olarak bütün Anadolunun doğusundan, batısına; kuzeyinden güneyine, yolların, başta ‘İpek Yolu’ olmak üzere hanların, hamamların kavşak yerine bir güzel oturmuş ve Coğrafyanın ortak buluşma yerini ‘MEKÂNI’ olarak seçmişiz.

Bu tarihlerin içinde kadim biriktirdiklerimiz ne oldu bunlara diye sormayacakmıyız? Bunlar var. İçinde yaçıyoruz ve içimizde yaşıyor. İçinde yaşadığımız bu tarihi birikimin hangisini, hangilerini, yeme içme kültürümüz dahil, ya da yeme içme kültürümüze dayalı üretiklerimizin hangisini, hangilerini ‘Ankaradaki Tanıtım Günlerine’ oralarda yaşayan hemşerilerimize, ya da Ankara’da bulunup da bizleri tanımaya gelen yurdum insanlarına taşıyabildik, tanıtabildik?

Daha iki üç gün önce Hüriyet Gazatesinde beş yemek jürüsü tarafından iller sıralamasında yeme içme kültürümüz açısından ilk beşinci ilan edildik. Ve onlarca yaprak sarmasındaki sıralamasında da birinciliği kimseler kaptırmadık. Sağlıklı sarma yemek kültürümüz de ayrıca öğe öğe bitirilemedi ve ilk sıralarda yerini aldı.

Tarih ne diyor bir de ona bakalım. Evliya Çelebinin yiyip içme ve bunları üretme kültürümüz ve yaşamımıza ilişkin 17 yüzyılda yazdığı Seyahatnamesinde dile getirdiği şu sözleri nereye koymalı?

Seyahatnamesinin 425 sayfasında ‘Aspozan bağ ve yaylakları’’ bölümünde ülkemizin birçok il ve ilçelerinde ki bağ ve yaylakları sıraladıktan sonra der ki, ‘’ Amma bu Asbozan bağlarının – su ve havasının hoşluğu, hesapsız meyvesinin bolluğu sebebi ile- diğerlerinden üstün tutulan başlıca meyveleri şunlardır’’ diyerek, sarı kırmızı müşmüşümüzden başlayarak, bunların çokluğundan pestil yapılıp diyar diyar yüklerle taşındığından söz eder. Yine seksen türlü armudumuzun sicilen kayıtlı olduğundan ve yedi türlü elmasından söz eder. ‘’Cenabı Hak bu Malatya elmalarına bir çeşit renk vermiştir ki alı al, kırmızısı kırmızı, diğer renkleri de hep Cenabı Hak yapısıdır. Hiçbir renge benzer tarafları yoktur’’ der. Sonra yedi çeşit papat ve ekmek ayvasının sululuğundan ve lezzetinden söz eder. Özellikle bu İrem bağı içinde, Seyyid Battal Cafer Gazi’nin doğduğu yerden söz ederek, bu evin etrafında olan üzüm başka ülkede bulunmaz. Torbalık üzüm sarması, küfter badem kırması, üzüm şırası ve bastısı, üzümlü tarhanası yine buraya mahsustur der. Hâsılı, bu İrem bağlarını övmekte dil aciz kalır der.’ Ve o günkü kültürel varlıklarımızı teker teker sıralar.

Gelelim bugünkü yazılımı ile kültür varlıklarımızın envanterine:

Büyükşehrimizin büyük bir emek ve çabayla hazırlamış olduğu, bazı toplantılarına benimde katıldığım İlimizin ‘Malatya Turuzm Master 2016-2023 Planından’ alıntı yaparak ilçelerimizden bazılarının kültür varlıklarına ilişkin birkaç notu buraya düşmek istiyorum. Hemen geçerken şunu da ayrıca ifade etmek isterim ki, bırakınız bu varlıklarımızı ‘Tanıtım Günlerimizi’ bir yana bırakalım; hemşerilerimizin gelecek ortaklığına ve Malatyamızı birlikte inşa etmemize büyük katkı sunucak bu varlıklarımızın, ne kadarını bugün için hemşerilerimizin gündemine taşıyabildik?

Hiç olmazsa bunlardan her ilçemize ait olanlarından birini veya ikisini ‘MARKALAŞTIRARAK’ Malatyamıza yılda yüzbinlerce yerli ve yabancı ‘TURİSTİN’ gelmesine olanak sağlıyarak niye ekonomimize önemli katkılar sağlamayalım demekten de kendimi alamıyorum.

O varlıklarımızdan bir kaçına ‘Malatya İli Turizm Master 2016 – 2023 planından, lilçelerimiz bazında bazılarına örnekleme olsun diye kısaca bir göz atalım.

  1. Akçadağ: İlk yerleşim MÖ: 111’da Eski Tunç Devri’ne kadar uzanmaktadır. İlçede buluan höyüklerde yapılan yüzey çalışmalarıyla yerleşimin Geç Hitit, Roma ve Bizans devirlerindede devam ettiği anlaşılmıştır.
  2. Akçadağ 1850’li yıllarda bugünkü Levent bucağında teşkilantlandırılmış.
  3. İlçede buluan höyüklerde yapılan yüzey çalışmalarıyla yerleşimin Geç Hitit, Roma ve Bizans devirlerindede devam ettiği anlaşılmıştır. 1858 yılında ilçe merkezi şimdiki yerine Arga’ya nakil edilmiştir.
  4. İlçe 1283 ve 1894 yıllarında şiddetli depremler geçirmiştir. 1956 yılında çarşıda çıkan büyük bir yangın sonucu çoğu ahşap ve kerpiçten yapılmış binalar yanmış, sonrasında belediye tek katlı bugün de hala kulanılan dükkânları inşa etmiştir.
  5. İlçe sınırları içersinde TİGEM’e bağlı Sultansuyu at üretme çiftliği mevcut olup, bu çiftlikte tarım ve meyvecilikle birlikte hayvancılık yapılmaktadır. Yarış atları olarak kullanılan safkan Arap atları burada yetiştirilmektedir. (Ayrıca ‘Dowen sendromlu çocukların tedavi sürecine katkı sunma amaçlı olarak, son yıllarda bu çocuklara burada at bindirme ekresezileri yapıldığı gözlenmektedir. Bu konu dilerim hekimlerimiz tarafından özenl dikkete alınır ve gündeme taşınır.AD)
  6. İlçede her yıl eylül ayında düzenlenen Bal Armut Kültür ve sanat şöleni ve baba Seklavi Günü, At Şenliği ile kültürel önlemler yaratılmaya çalışılmaktadır. İlçede dokumacılık kendini göstermekte olup, yok olmaya yüz tutmaktadır.
  7. İlçe tarihi eser bakımından eski konaklama merkezi olan han kalıntıları açısından zengindir. Bunlardan Sarıhacı ve Esenbey köylerinde, Düvencik (Güneşli) köyü civarında Hititler devrinden kalma Ferik Kalesi ile kaya manzaraları sayıabilir.
  8. Akçadağ ilçesinde yer alan tescil edilmiş kültür varlıklarımızdan bir kaçı: Akçadağ Köy Enstitüsü, Çarşı Cami (Arga Cami), Bağ köy Kabartması, Levent Vadisi. (Ayrıca Milyonlarca yıl öncesinin oluşumundan söz edilen Levant Vadisine, Eski Valilerimizden Ulvi Saran tarafından gerçekleştiilen ‘Seyir Tepesi.’ ( Ayrıca bu ‘Seyirtepesi’ yüzbinlerce turisiti ağırlayacak ve ‘MARKALAŞMA’yı da acilen bekliyor. AD)

Yarın ‘Malatya Tanıtım Günlerimize’ ilişkin yazılarıma içeriden bakmaya devam edeceğim.