Yaşar Kemal’in onlarca armağan ve ödül aldığını yukarıda belirtmiştik, Ancak bunlardan birinin sanatçı için çok ayrı bir yeri ve önemi vardır. 1986 Orhan Kemal Roman Ödülü, Yaşar Kemal’in Kimsecik üçlüsünün ikinci cildi olan Kale Kapısı'na verilmiştir. Ödülü, Orhan Kemal'in eşi Nuriye Hanım'dan alan Yaşar Kemal, çok duygulanmış ve "Şimdiye kadar Nuriye Abla bana nefis yemekler sunmuştu. Bugün de onun elinden çok önemli bir ödül alıyorum. Çok mutluyum" diyerek duygularını açıklamıştı.
Ortak bir kaderi paylaşan iki sanatçımızın dostluk yıllarından yukarıda bahsettik. Biri aristokrat bir ailenin haşarı bir çocuğu, diğeri vaktiyle çok zengin bir ağanın tek ve nazlı bir çocuğu olan bu iki hemşeri, düzenli bir eğitim görememiş ve ortaokulun son yıllarından itibaren hayata atılarak kendi kendilerini yetiştirmişlerdir. Bu yetenekli iki genç, aynı şehirde yıllarca benzeri işlerde çalışmış, 1951 'den itibaren de büyük şehre giderek yaşam kavgasını orada devam ettirmişlerdir. Hayatlarını kalemleriyle kazanmak zorunda kalmaları onlara çok sıkıntılı günler yaşatmıştır.
Her iki sanatçının şanslı oldukları yönler de vardır. Orhan Kemal, kitaplarını okuduğu için başının derde girdiği ve ceza aldığı şairle, Nâzım Hikmet'le Bursa Cezaevi'nde karşılaşıp âdeta bir üniversite eğitimi görmüş; Yaşar Kemal ise Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Güzin Dino, eşi Abidin Dino ve onun ağabeyi Arif Dino'nun yönlendirmeleriyle edebiyatın ve sanatın gizlerini keşfetmiştir.
Raşit Kemalî'nin Orhan Kemal oluşuna ilişkin kendi açıklamaları şöyledir:
“Hayatımın eserlerime etki ettiğine şüphe yok. Zaman zaman düşünüyorum... On altı yaşımdan bu yana ekmeğimi kazanmak zorunda kalmasaydım ne olurdu? Mesela baba evinin rahat ekmeğiyle öğrenimi rahat koşullar altında yapıp, yüksek bir diploma sahibi olsaydım... Belki de herhangi bir memur olur, yok mu böyle arkadaşlar dümdüz bir hayat sürerdim... Ya da gene yazar olur, gene hikâyeler, romanlar, tiyatrolar. senaryolar yazardım ama, konularım herhalde bugünkü konular olmazdı. Rahat ekmekle yetişip yaşayan insanların hayatları, ya da o insanları eğlendirmek, hoşça vakit geçirtmek endişesini güden konular olurdu. Çünkü bilip, tanıdığım çevreler bu çevreler olacaktı.” Orhan Kemal, edebiyat alanında Nâzım Hikmet'in etkisiyle yetişmiştir. Bunu kendisi şöyle anlatıyor:
“Şiirle uğraştığım aylardaydı. Henüz yolumu bulamamıştım, Yeni koğuş arkadaşım Nâzım Hikmet'i şıp diye taklit ediyor, üstadı kızdırıyordum... Gene o günlerdeydi, hiç unutmam... Ayaklarında takunya, bacağında golf pantolon, ağzında pipo... Koşarak hapishane avlusuna geldi... Elinde bir roman müsveddesi. Yüreğim hop etti... Gene şiirlerimde olduğu gibi azarlanacağımı sanarak sustum. Romanımı da tenkid edecek, beni yerlere geçirecek diye sesimi bile çıkarmıyordum, Bunları sen mi yazdın, diye sordu... Çekine çekine evet dedim... 'Canım çiziktirdik işte: diye geçiştirmek istedim, 0, büyük bir coşku içinde, evet büyük bir heyecanla 'Bırak şiiri, miiri birader, hikaye yaz, roman yaz sen' dedi, 'Şiirle ne uğraşıyorsun?”
"0 günden sonra başladım. Roman bende hikâyeden de öncedir. Konusunu şimdi pek hatırlayamayacağım, On Sekiz Yaşım adlı ilk küçük romanımı o yıllarda Nâzım Hikmet'in yardımıyla yazmıştım. Sonraları dil, sair bilgilerim arttıkça yavaş yavaş hikâyeye döndüm. Uzun yıllar kendimi hikâyede biledim diyebilirim. 12
İki sanatçı da imzalarını bir tesadüf sonucu elde etmişlerdir. Orhan Kemal imzasını yazara Kemal Sülker hediye etmiştir. Yaşar Kemal'e ise Abidin Dino. İki sanatçı da dünya görüşleri yüzünden sıkıntı çekmişlerdir. Yaşar Kemal'in deyişiyle çocuk denecek yaşlardan itibaren birer Zilli Kurt olmuşlar, bu yüzden hayatları boyunca başları ağrımıştır:
Özellikle Orhan Kemal'i yayınevleri, gazeteciler ve sinemacılar çok İstismar etmişler, yazdığı eserlere tatmin edici telif ücretleri ödemeyerek âdeta yazarı sömürmüşlerdir. Çok iyi niyetli bir insan olan Orhan Kemal, hak ettiğini bile tam olarak almak istememiştir. Cumhuriyet'e verdiği bir roman için Nadir Nadi, 'Ne kadar telif ücreti isterse kendilerine takdim buyurulsun' diye emir vermiş, Orhan Kemal muhasebeciye 'Siz bir binlik verin yeter' demiştir. Bu olaydan sonra koca bir roman için bin lirayı az bulan Yaşar Kemal, araya girerek üç bin lira daha alıp dostuna ulaştırmıştır. 13
Halbuki iki sanatçımız da insana sevgiyle bakmış, onun daima sevilecek iyi bir yönünün olduğunu kabul etmiş ve "insanı sevmekle başlar her şey” diyen Sait Faik gibi bütün insanları sevmişlerdir. Her ikisine de Allah’tan rahmet dilerim.