“Sizin hayırlınız insanlığa faydalı olandır” ilkesini bize öğütleyen Allah Resulünün, bu öğüdünün üzerinden asırlar geçti.
Doğru anlayanlar çırpındı, durdu.
Anladıklarını, kendi yorumlarını tek doğru sananlar, O’nun insanlığa olumlu değişimler yaşatacak söylemlerini, kendi yorumlarının içinde saklayıp, dünyanın bugünkü hale gelmesinde pay sahibi oldular.
İnsanlık dibe vurdu.
Cehennem treni makinisti gibi ortaya çıkanlar oldu ve o treni sürmeye devam ediyorlar. Cennet anlaşılmadı, cehennem anlaşılmadı.
Namazın hikmeti, orucun hikmeti, dinin hikmeti anlaşılmasın diye adeta çırpınanlar var.
Din ayrı, dünya hayatı ayrıymış gibi… Din ölümden sonrasını ilgilendiriyormuş gibi bir tarz ile dine dair konuşanlar var. Oysa din burada bize lazım. İyi insan, kötü insanın bu hayata katacakları veya bu hayattan koparacakları var. Namazın ve orucun mesajı yaşayan insanlara…
Merhamet ifadesi, adalet ifadesi, düşünmek ifadesi, kendini sorgulamak, iyilerden olmak, bu dünyayı, hayatı ilgilendiriyor.
Bunlar yoksa insan yok demektir. Bunlar yoksa bunları yok edenler, kendi kabulleriyle; kendilerinden aşağı olarak gördükleri hayvanlardan aşağı bir sınıfa düşerler.
İnsanlığa faydalı olmak için çabalamayan, yalnızca kendisini veya kendi arkadaş grubunu cennete layık, diğerlerini cehenneme müstahak gören; merhameti olmayan, adaleti diri tutmayan, hak gasp eden, tecessüs yapan, iftira gemisiyle dolaşan, aç olana dönüp bakmayan, yalanı dilinin şifresi yapan… Kısaca insanlıktan çıkanların, insanlığa faydalı olması, hayır getirmesi mümkün mü?
Dibe vuran insanlık, savaşı, şiddeti, kan davalarını bitirebilir mi?
Dibe vuran insanlık, insanlar arasında istişare dilini, bugünkü söylemle; demokrasiyi, ötekine hayat hakkı tanımayı yaşatabilir mi?
Dibe vuran insanlık, kamu malını uhdesine geçirmenin bir “haram hayat” olduğunu anlayabilir mi?
Dibe vuran insanlık, hırsızlığı, faizi, zulmü; gıdaların yapısıyla oynayıp, insan sağlığını hiçe saymayı ve bunların hayatı çekilmez kılacağını anlayabilir mi?
Dibe vuran insanlık, siyasetin ahlak ilkelerinden sapmadan yapılması gerektiğini kabullenebilir mi?
Dibe vuran insanlık, birkaç yüzlü olmanın yanlışlığını ve bu yanlışın “iblisane çehreler yetiştireceğini” fark edebilir veya fark edip vazgeçebilir mi?
Dibe vuran insanlık, medya yalanlarını, sosyal medya üzerinden fitne yaymayı ve bunların yol açacağı yıkımı önemser mi?
Dibe vuran insanlık, aileyi, mahalleyi, şehri, ülkeyi, dünyayı bir emanet ve adalet ilkesiyle yaşanılır hale getirebilir mi?
İnsan doğarız ama insan kalmak bize bağlı.
Ve düşünmeli insan:
“Bir insan ömrünü neye vermeli/ Harcanıp gidiyor ömür dediğin.”