Türkiye’de asgari ücret, milyonlarca emekçinin yaşam standardını doğrudan belirleyen temel bir ölçüttür. Ancak geçtiğimiz günlerde açıklanan 2024 yılı asgari ücreti, ne yazık ki emekçilerimizin umutlarını boşa çıkarmış, ekonomik gerçeklerden kopuk bir tabloyu bir kez daha gözler önüne sermiştir.
Hükümetin asgari ücrete %30 oranında zam yapması, yüksek enflasyon karşısında alım gücünü artırmak yerine daha da düşürmüştür. TÜİK’in %46 olarak açıkladığı enflasyon dahi göz önüne alındığında, bu zam oranı halkın ekonomik krizini daha da derinleştirmektedir. Gerçek enflasyonun %80'lere dayandığı bir ortamda, halkın alım gücündeki dramatik kayıplar, açıklanan rakamların gerçekçi olmadığını kanıtlıyor.
Bir Çay ve Simit Hesabı Bile Tabloyu Özetliyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücret hesaplamasında genellikle 5 kişilik bir aileyi referans alıyor. Ancak basit bir hesap bile bu ücretin yetersizliğini ortaya koyuyor:
Malatya’da bir çay 10 TL, bir simit ise 15 TL.
Günde üç öğün yalnızca çay ve simit tüketen bir ailenin aylık masrafı 11.250 TL oluyor.
22.104 TL olarak belirlenen asgari ücretin neredeyse yarısı sadece çay ve simide gidiyor.
Kalan 10.854 TL, en düşük kira bedeli olan 10.000 TL’yi bile karşılamakta zorlanıyor. Elektrik, doğalgaz, eğitim, sağlık ve diğer temel ihtiyaçlar ise tamamen karşılanamaz durumda.
Bir Başarı Hikâyesi mi?
2002 yılında asgari ücretle 7 çeyrek altın alınabiliyorken, bugün yalnızca 3 çeyrek altın alınabiliyor. Bu tablo, emeğin ne kadar değersizleştirildiğinin bir göstergesi. Halkın temel ihtiyaçlarına ulaşımı bile zorlaşmış durumda:
Çay: 114 kg’den 95 kg’a düştü.
Tavuk: 142 kg’dan 113 kg’a indi.
Süt: 630 litre yerine artık sadece 491 litre alınabiliyor.
Pirinç: 293 kg yerine 223 kg alınabiliyor.
Et: 53 kg’den 40 kg’a geriledi.
Yağ: 450 litre yerine yalnızca 340 litre alınabiliyor.