Sevgili Çağan’ım, Sevgili Demir’im. Değerli torunlarım; insan olarak her birimiz hayat dediğimiz yolculuğumuzda yol alırken, aslında yolumuzun her bir taşını, tuğlasını, asfaltını, refüjlerini, refüjlerin içindeki her bir yeşili, çiçekleri, ağaçları, kaldırımlarını, kaldırımın kenarındaki tüm donatıları kendi ellerimizle döşeriz. Aslında hayat dediğimiz bu yolculuğumuzun bilerek ya da bilmeyerek, yol hikâyesini yazarız. Yaşamımızın her bir durağında, geriye dönüp baktığımızda, hikâyemizin bir bölümünü işlemiş olduğumuzu görürüz. Bu hikâyenin içinde neler neler yok ki? Acılar, sevinçler, gözyaşları, kahkahalar, başarılar, başarısızlıklar hep içi içe hep birlikte yol alırlar.
Bu hikâyenin içinde İyi ve kötü; birbirinin içinde, birbirini kucaklayan iki yolculuktan, iki kavramdan sizlere bu yazımın içerisinde kısaca söz etmek istiyorum. Yaşamın içinde her yerde var olan, her an yanımızda, yanı başımızda bizle birlikte yürüyen bu kavram, aynı zamanda ‘zıtların birliği’ yasası diye adlandırılan bir kavramı özetle anlatmaya çalışacağım.
İyi-kötü, canlı-cansız, yaşam-ölüm, gece- gündüz hep birbirinin içinde. Biri var olurken diğerini yok eden, yeni bir sentezi kendi içinde bağrında taşıyarak, sonra doğurarak, yeni bir yola adım adım yürüyen, bir kavramlar zincirin halkalarından söz ediyorum. Evrenin içindeki bütün şeyler, bu ilahi yasanın içinde cereyan ediyor. Hayatımızda hiçbir şey aynı kalmıyor. Bunlar hayatımız yoğrulurken, hayatımızı yoğururken, iyi ve kötü yaşamımızın içinde. Bunlar hayatımızı yoğururken, iyi ve kötü birbirini hep kovalıyor. Önemli olan sizin içinizde var olan iyi ve kötüyü hayat yolculuğunuzda bulup buluşturarak, bunlardan birini ortaya dökerken hangisinden yana koyacağınız tavra bağlı. İşte tam da bu tavırdan söz etmek istiyorum. Alacağınız o tavrı çok önemsiyorum. Bu tavır hayat boyu okumalarınıza, okuduklarınızı yaşama geçirirken vicdanınıza, ahlakınıza, bilginize aklınıza neyin hükmedip, hükmedemeyeceğinize bağlı. Buna siz karar verecekseniz.
Yoksa hiçbir kimsenin bir mehdisi var olmayacaktır. Ancak siz kendi kendinizin mehdisi olabilirsiniz.
Dilerim sevgili torunlarım, hayat yolculuklarınızın daha ilk taşlarını döşerken, bu yolun içerisine, vicdanı ahlakı, güzeli, güzel anlayışı, iyiyi, iyiliği, arkadaşlığı, dostluğu yerleştirirsiniz.
Yol hikâyeniz hep iyilikler, güzellikler ve bugün bana ulaştırdığınız teşekkür takdir belgelerinizi yaşam boyu başarılarınızın içerisine yerleştirerek, dolu dolu geçirmeniz dileğiyle yaşam boyu yolculuğunuzdaki bohçanıza şunu da eklemek istiyorum;
İnsan, yaşadığı sürece biriktirir. Eşyalar gibi hayatına giren insanları da… Kimileri derin izler bırakır. Çok değer verdiğimiz bir ceket, kravat, buluz, etek, ayakkabı gibi. Sıkan ayakkabı ile ne kadar yol alabilir, dolaşabilirsiniz ki… Kimileri ise geldikleri gibi giderler. Ne hayatınızda, ne yaşamınızda onlara yer kalmadığı gibi, yerleri de olmaz. Belki de yaşamınıza hiç girmemişlerdir. Yaşlanmış diyemiyorum, ucu sonuçta bana dokunduğu için. Yol aldıkça, yaş da alıyorsunuz. İnsan istese de istemese de yaşamında giderek bir sadeleştirme oluyor. Yetmiş dokuz yaşıma geldiğim yolculuk boyunca, bu yolculuğu yarıda bırakanlar olduğu gibi, benimde çoğu zaman yol ayrımına geldiğim insanlar çok olmuştur. Bunlardan kimileri geldikleri gibi gitmişler, hiç izleri dahi kalmamıştır. Belki de yoluma semtime hiç gelmemişlerdir aslında. Nihayetinde hayatınızda yol alırken bir yol ayrımı oluyor, sen de o yol ayrımına gelip dayanıyorsun. Bir zamanlar yol aldıklarınla başka başka yöne yöneliyorsun bir şekilde.
Babalarınızın babaannesi rahmetli anam Zeynep Demirkök Çilesiz derdi ki, ‘’Asım oğlum; doğru ol doğru duvar yıkılmaz. Tek başına kalsan da, doğru yolda yürü. Allah seni doğru yolda olanlarla bir etsin’’ derdi. Bunlar boş sözler değil sevgili torunlarım. Yüz yılların derinliklerinden, kadim kültürümüzün yaşanmışlığımızın öyküsünün anlatımı bunlar.
Allahtan sizin için bunu diliyor, sizden de bu güzel taş ustalığını bekliyorum.
Bu dileklerimle alınlarınızın ortasına, yanaklarınıza kocaman bir öpücük kondururum. 21 Ocak 2017
Dedeniz Asım Demirkök
İki oğlum ve onlardan birer olmak üzere iki torunum var. Adlarını yukarıda belirtmiştim. Çağan Demirkök beşinci sınıfa, Demir Demirkök dördüncü sınıfa gidiyor. 15 Ocak yarıyıl tatiline Hatay’dan torunum Demir geldi. O gelmeden buradaki torunum Çağan’la birlikte gittiğimiz bir kitap evinden kendisinin beğendiği iki kitap aldık. Başarı ve takdirle bana ulaştırdıkları karnelerini bir kitap ve kitaplarına yazdığım yukarıdaki önsözü yazarak ödüllendirmek istedim.
Allahtan kendi çocuk ve torunlarıma istediğim tüm iyiliklerin güzellilerin, tüm insanlarımızın çocuklarına, torunlarına bahşetmesini diliyorum. Ve bu içten gelen duygularımı dileklerimi, siz değerli okurlarım ve hemşerilerimle paylaşmak istedim…