Baykal öncülüğünde açılan CHP, 12 Eylül’e kadar olan tarihsel birikim bir yana bırakılarak, halkın değil rejimin yanında konumlandırılmış, siyaseti halkın talepleri doğrultusunda değil, rejimi koruma refleksiyle, değerler üzerinden üretmiştir. Bu anlayış da CHP’yi sadece rejim ve modern yaşam kaygısı olan, özellikle de sahil bandında yerleşen seçmen kitlesinde karşılığı olan bir parti haline getirmiş ve böylece partiyi dar bir seçmen tabanına oturtmuştur.
*
Partinin 12 Eylüle kadar kurumsallaşan tarihsel birikimi görmezden gelinerek, parti içi iktidarı kaybetmemek için parti içi demokrasiye yer verilmemiş; parti içi kariyerde, emek-liyakat- ve yetenek yerine lidere sadakat belirleyici olmuştur.
*
Tarihsel kişiliği olan İnönü karşısında bile liderini demokratik yollardan değiştiren CHP, Baykal’ın parti içi demokrasinin kurumsallaşmasına izin vermeyen anlayışı yüzünden, halkta oluşan bütün tepkilere rağmen liderini demokratik yoldan değiştirememiştir. Bu politikalar halkın CHP’den kopmasına neden olmuş, sonunda CHP, 1999 seçimlerinde 8,17 oy oranıyla barajı aşamayarak meclis dışında kalmıştır.
*
CHP’nin baraj altında kalması sonucu delegelerde oluşan tepki ile 23 Mayıs 1999 tarihine düzenlenen 27. Olağanüstü Kurultayda, Altan Öymen Genel Başkan seçildi. Altan Öymen’nin genel başkanlığıyla birlikte parti tekrar rayına oturtulmaya çalışıldı;
partide, üye kayıtları yenilendi, parti içi demokrasiyi yeniden tesis etmek, parti içi kariyerde emek ve liyakati öne çıkartmak için tüzük çalışmaları yapıldı, ayrıca halkın sorunlarını halkla birlikte tespit etmek ve halkla birlikte çözüm politikalarını belirlemek için bölge toplantıları yapıldı… Bu çalışmalar ete kemiğe büründüğünde partiye hâkim olamayacağını gören Baykalcılar, parti meclisinde çoğunlukta olmaları nedeniyle Altan Öymen’in bu yoldaki çalışmalarını engellediler. Parti Meclisinin bu tutumundan dolayı rahat çalışamayan Altan Öymen 30 Eylül 2000 tarihinde partiyi kurultaya götürdü, kurultayda Baykal yeniden Genel Başkan seçildi. Altan Öymen tarafından yapılan çalışmalar bir tarafa bırakılarak, Baykal bıraktığı yerden yeniden başladı.
*
Sistemin ürettiği sorunlara çözüm üretip, halkın önüne yeni bir hikâye koyacağına, CHP’yi yeniden elinden kayıp giden rejimin- partisi olarak konumlandı. Seçmen tabanını genişletmek için merkez sağdan politikacılar transfer etti, hatta o güne kadar tehdit görülen “kara çarşafa” rozet takarak var olan algıyı değiştirmeye çalıştı, milliyetçi politikalarda MHP ile yarışır hale geldi... Ama bir türlü 70’lerdeki gibi tıkanan siyaset ve ülkenin biriken sorunları karşısında bu düzen değişecek demek aklına gelmedi. Bu politikalarla böylece AKP’nin iktidar yolunu açmıştı…
*
Rejim kaygısıyla- halktan kopuk üretilen politikalar, CHP’nin halk nezdinde “rejimin ürettiği sorunların kaynağı”, AKP’nin de “sistemin ürettiği sorunlara alternatif üreten, düzen alternatifi bir parti” olarak algılanmasına neden olmuştur. Bu politikalarda ısrar her seçimde AKP’nin büyümesine ve CHP’nin yerinde saymasına neden olmuş, sonuç olarak da bugünlere gelinmiştir.
*
Deniz Baykal 2010 yılında çıkan kaset skandalı nedeniyle Genel Başkanlıktan istifa etmek zorunda kalmıştır. Kaset komplosundan sonra Kılıçdaroğlu, kısa sürede CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın ve partinin yetkili organlarının desteğiyle tek aday olarak kurultayda Genel Başkanlığa seçildi.
Halkın ve delegelerin uzun süredir CHP’de beklediği lider değişimin bir kasetle de olsa gerçekleşmesi, halkta ve parti tabanında heyecan yaratmış, hatta o günkü deyimle AKP’nin kimyasını bozmuştu…
Maalesef halkta yaratılan umut ve heyecan uzun sürmedi. Lider değişimi önemliydi ama bu CHP’deki sorunlardan sadece biriydi. Diğer sorunların üzerine gidilmediği için, kısa bir süre sonra Baykal döneminde yaratılan siyasi kültür tekrar CHP’de hâkim oldu. Parti halka hizmetin bir aracı değil, ele geçirilen bir kurum olarak görüldü; parti içi iktidarı kaybetmemek için, parti içi demokrasinin kurumsallaşmasına izin verilmedi. Bırakın demokratik yollardan lider değiştirmeyi, parti içi iktidarı elinde bulunduranlar istemedikten sonra, bir ilçe başkanını değiştirmek bile imkânsız hale geldi. Örgütler parti kademelerinde yetişmiş kadrolardan değil, il ve ilçe başkanlarının blok listelerine aldığı toplama adamlardan oluştu. Parti içi kariyer yapmada liyakatin ve emeğin geçerli olmaması, hem yeni kadroların yetişmemesine, hem yetişmiş kadroların partiden uzaklaşmasına neden oldu.
Bu anlayış yüzünden kendi kendini yenileme yeteneğinden mahrum kalan CHP, kuruluşunun 97’inci yılında, iktidarın bütün olumsuzluklarına rağmen, halkta heyecan ve umut yaratarak oyunu ciddi oranda artırıp, iktidar alternatifi konumuna gelemediğinden, dostlarıyla birlikte ittifak yaparak AKP’yi iktidardan uzaklaştırma arayışı içerisinde…