Yardımcı, anonim halk edebiyatı ürünleri olan masallar, efsaneler, destanlar, halk hikayeleri, fıkralar, türküler, maniler ve bilmecelerden başlayarak halk şiiri ve aşıklık geleneğine doğru genişleyen araştırmalarıyla ülkemizde referans olmuş bir bilim insanıdır. İyi niyetle ve bazen de önemli hatalar yaparak gerçekleştirdiği bu alandaki çalışmaları folklor ve halk edebiyatımız için bir kazanç olmuştur. Bu yıllarda başladığı 5000 Türk Halk Bilmecesi adlı bir çalışmayı yıllarca devam ettirmiştir. Ahşap bir dolapta alfabe kutularının içine bulduğu ve derlediği bilmeceleri topluyordu. Nefis bir külliyatın alt yapısını hazırlıyordu. Yayımlanmış kaynaklardaki bilmeceleri de bunlara ekleyerek tam bir korpus hazırlamayı düşünüyordu. Malatya’dan kendi derlediğimiz bilmeceleri de bu külliyata dahil ettik. Sıra bu malzemenin nasıl değerlendirileceğine gelmişti. O yıllarda bu alanda İlhan Başgöz ve Şükrü Elçin hocalarımız da aynı konuda çalışmalar yayımlamıştı. Yapılacak çalışmanın bunlardan daha geri olmaması ve bilim dünyasını tatmin etmesini umuyordum. Hocaya, Bilmecelerde Türk Halkının Yaşamı ve Dünya Görüşü konulu bir çalışma yapmasını tavsiye etmiştim. Geçen zaman içinde bu malzemenin akıbetini öğrenemedim. Öğrenemediğim bir çalışmasının akibeti de, Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nın teşvikiyle hazırlamaya başladığı Örneklerle Halk Şiiri Sözlüğü adlı çalışmasıdır.

Yardımcı ve eşi Mediha Hanımı 1988’de yeni evlendiğimiz dönemde Kernek’teki evimizde konuk etmiştik. Yardımcı, eve gelince doğru öğretmen olan eşimle birlikte oluşturduğumuz kitaplığa yöneldi ve “Her ikinizi de tebrik ederim, öğretmenlik yapan ailelerin evinde mutlaka zengin bir kitaplık olmalı. Bizim de yıllardan beri kurduğumuz bir kitaplığımız var.” Diyerek bizleri onurlandırmıştı. Evden ayrılırken Yardımcı’ya yaşamının belki de en önemli sürprizlerinden birini yaptım. On yıldır derlediğim Malatya Halk Kültürü Arşivi’ni çalışmalarında kullanması için büyük bir koli içerisinde kendisine takdim ettim. Hoca memnuniyetinden kulakları ensesinde, yanında eşi ve bagajında arşivi ile birlikte vişneçürüğüne yakın koyu kahve renkli göz alıcı özel otomobilinin direksiyonunda lojmanın yolunu tutunca ben de emaneti ehline vermenin rahatlığını yaşadım.
Daha sonraki dönemlerde İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi dekanlığını yürüten Prof. Dr. Osman Kazancı ile birlikte Malatya Halk Kültürü Arşivi konulu bir projeye başladılar. Hoca, bu projeye beni de dahil etmek istemişti. Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi alanında Yaşar Kemal’le ilgili doktora tezimi hazırladığım günlerde çok istediğim halde bu projede aktif olarak yer alamadım. Arşiv, dizgi aşamasından geçerek oluşmaya başladı. Malzemenin önemli bir bölümünü benden sağladığı için bir kopyasının bana verilmesi isteğimi anlayışla karşıladı. Malatya’dan ayrılmadan önce bu arşivin elimizde mevcut bulunan tek kopyasını bana bıraktı. Ne kadar isabetli davrandığını şimdi daha iyi takdir ettiğim bu davranışını unutamam. Şu anda kendisinde metni bulunmayan, rektörlük bünyesinde kim bilir hangi yana bırakılmış olan ve araştırmalarımız sırasında halen başvurduğumuz bu ortak çalışma özel arşivimizdedir.
Bölüm Başkanımız Prof. Dr. Hasan Kavruk ve Yardımcı ile birlikte 1990’lı yıllarda hocanın balköpüğü rengindeki Doğan L özel otomobili ile çok soğuk ve karlı geçen bir kışın Şubat ayında Bünyan üzerinden Malatya’dan Kayseri’ye yaptığımız maceralarla dolu yolculuk hala hafızalarımızdadır. Hocamız Hasan Bey, Pazar günü iki buçuk ve dört buçukta iki önemli randevusuna o şartlarda kavuşmanın rahatlığını yaşamıştı ancak Yardımcı ve ben Kayseri’den Malatya’ya dönünceye kadar dokuz doğurmuştuk. Bünyan’dan aldığımız ünlü halıları hala kullanıyoruz ve bu yolculuk sırasında yaşadıklarımız tatlı birer anı olarak duruyor.
Kendisine daima usta veya patron diye hitap ettiğim canım ağabeyim Yardımcı, bana soyadımdan dolayı “Çiftlikağası” diye mukabele etmiştir. Bazen de “Sen bizim ağamızsın ister çiftlik ağası ol, ister şehir ağası.” diyerek takılır. Ben de doğaçlama olarak söylediğim:
Çiftlikçi’yim amma çiftliğim yoktur,
Benim sizler gibi zalım dostlarım çoktur.
diye başlayan dizeleri arka arkaya sıralayarak kendisine ilişirdim.
Ben, Dam üstünde un eler/Tombul tombul memeler diye başlayan ve sözleri, Bedri Karahan’a ait olan (Malatya’da Topal Bedo olarak tanınmakta) Malatya türküsündeki zalım sözcüğündeki manayı hatırlatıp:
Bu yol Harput’un yolu
Hem kar yağar hem dolu
Buralarda yar sevmem
Her yanım zalım dolu
diye mırıldanarak muzip bir biçimde gülümseyince Malatya’nın eski lisanıyla, “Niye la, ne zalımlığımızı gördün?” diye cevap verir ve böylelikle birbirimizle samimi bir havada şakalaşırdık.
Yardımcı, Orta Anadolu’nun ünlü bir beldesi Zile’de doğmuş, Doğanşehir/ Sürgü’de öğretmen olarak çalıştığı yılları da hesaba katarsak, bugüne kadar geçen yaşamının en uzun dilimini Malatya’da geçirmiştir. Türkiye ve dünyanın birçok şehrini adım adım dolaşmış olan Yardımcı’nın yaşamında en önemli iller: Tokat, Trabzon, Ankara, Malatya ve İzmir’dir. Bu illerin içinden hocamızın en çok sevdiği il, kuşkusuz öğretmenlik görevine ilk atandığı yer olan Malatya’dır.