Bazen hayatta öyle anlar gelir ki, insan tüm gücünü toplar, sil baştan başlaması gerektiğini anlar. Malatya’da da tam olarak bu süreçten geçiyoruz. Depremin ardından şehrin sokakları, binaları, insanları değişti ama bir şey hep aynı kaldı: Yaşama tutunma gücümüz. Evet, belki binalar yıkıldı, belki çok sevdiğimiz anılarımızın üzerine betonlar döküldü, ama içimizdeki umut hâlâ dimdik ayakta.

 Her sabah şehrin farklı bir köşesinde yürüyüşe çıktığımda, aynı manzaraya bir kez daha tanık oluyorum: Yeniden başlama çabası. Hangi köşeye dönsem, elleriyle taş taşıyan, sokakları süpüren, bir yandan yaralarını sarmaya çalışan, bir yandan da hayatı yeniden kurmaya gayret eden insanlarla dolu.

 Malatya’nın sokaklarında yıkılan binaların yerini, yeni umutların filizlendiği yerler alıyor. Ancak sadece binalar değil, kalplerimiz de yeniden inşa ediliyor. Sokakta oynayan çocukların kahkahası, pazarda alışveriş yapan teyzelerin sohbeti, kahve köşesinde oturup derin bir nefes çeken yaşlı amcalar… Her biri bu şehrin yeniden canlanmasının birer işareti.

 Her ne kadar zor günlerden geçsek de Malatya’nın ruhunda bir güç var. Bu şehir, yüzyıllar boyunca pek çok badire atlatmış, ama her seferinde ayağa kalkmayı başarmış. Bugün de farklı değil. Hepimiz, küçük büyük demeden bu şehir için bir şeyler yapıyoruz. Bir fidan dikiyoruz, bir duvar örüyoruz ya da sadece gülümsüyoruz. Bazen bir tebessüm bile en büyük yaralara merhem olabiliyor.

 Son zamanlarda en çok şunu düşündüm: Belki de her şeyin en kötü yanından çok, iyi yanlarına bakmayı öğrenmeliyiz. Evet, zorlandık, belki kayıplarımız oldu, ama bu süreç bize dayanışmayı, paylaşmayı, en çok da umut etmeyi öğretti. Ve belki de en kıymetlisi bu: Umut etmek. Çünkü insan, umudu kaybettiği an kaybolur.

 Bu süreçte şunu fark ettim: Bu şehir sadece binalardan ibaret değil. Malatya’nın ruhu, insanlarında saklı. O yüzden biliyorum ki, bizler var oldukça, Malatya da var olacak. Küllerinden doğan bir anka kuşu misali, her seferinde daha güçlü, daha sağlam bir şekilde ayağa kalkacak.

 Biz Malatya’yı yeniden inşa ederken, aslında sadece evleri, yolları değil, kendi içimizi de inşa ediyoruz. Birlikte, el ele. Çünkü bizler bu şehrin gerçek sahipleriyiz. Hayat devam ediyor ve biz de onun bir parçasıyız.