100 binlerce yıl süren Avcı Toplayıcı Toplumların yerleşik hayata geçmeleri ile birlikte, günlük avlanıp, günlük toplayıcılıkla sürdürdükleri yaşam serüvenlerinden, birden bire önemli bir zaman bolluğunun içine düştüler. Bu zaman bolluğu insana; yaşama ve yaşamına dair üzerinde ne varsa düşünme zamanı kazandırdı. Bu da insanın, sırf yeme içme üzerine gün boyu koşuşturmaktan kurtulmasına, ekip biçerek, hayvanları evcileştirilmesi, meyvelerin toplanması, ham maddelerin elde edilmesi, ürün haline getirilip, takas yoluyla dolaşıma sokulması için, bunlara yol verilmesi gerekiyordu. Yerleşik hayatla yaratılan zaman bolluğu bunların üzerine insanın düşünmesine yol açtı.

Çağımızın da önemli bir sorunu olan malların dolaşımının adı, günümüzde ‘Lojistik’ oldu. İnsanlığın bu gün yakalamış olduğu ‘teknolojik’ düzeyine onu taşıyan önemli icatlardan birinin, o günün insanını uygarlığa taşıyanın, ‘Tekerlek’ olduğu arkeologlar tarafından yazılıp çizilmektedir. Hindistan’ın ve bazı ülkelerin bayraklarında ‘Tekerleğin’ sembol olarak yer aldığı gibi, tek tanrılı dinlerden sonra en yaygın olan ‘Budizm’ inancının sembollerinden birinin de, ‘Tekerlek’ olduğu kayıtlara girmiştir.

Tekerleğin icadı ile yolların önü açılınca, yolların üzerinde şehirler oluşmaya başlamış, Bu kez de yollar, kentlerin can damarları olduğu gibi, ulusların imparatorlukların kuruluşlarında ve yok oluşlarında önemli bir rol oynamıştır.

‘’İpek Yol’u’’ İlk Çağlardan başlayarak, birçok kenti ortaya çıkarmış ve ülkelerin zenginlik kaynağı olmuştur.’’ İpek Yol’u’’ işlevini yitirirken, bu yol üzerinde konumlanan birçok kent işlevini yitirirken, ‘’yol’u’’ ele geçiren ulus devletler ve imparatorluklar zaman içerisinde birer birer teknolojinin gelişimi ile birlikte bu gelişime ayak uyduramayanlar, ya sönümlenmişler, ya yok olmuşlar, ya da başka yapılara dönüşmüşlerdir.

‘Roma İmparatorluğu’ kara ve deniz yollarındaki hâkimiyeti ile gücünü ve büyümesini yüz yıllarca sürdürmüştür. Ne zaman ki yollardaki hâkimiyeti Osmanlı Devleti’nin eline geçmesiyle birlikte, Roma İmparatorluğu önce çözülme, sonra da yıkılma sürecine girmiştir. Osmanlı Devleti’nin ‘imparatorluğa’ dönüşmesi, çevresindeki deniz ve karayollarının hâkimiyetini eline geçirmesi ile birlikte, büyümesini ve imparatorluk olarak da gelişimini yüzlerce yıl sürdürmüştür.

Ne zaman ki batı özellikle ‘Britanya’ (İngiltere ), Osmanlı İmparatorluğu’nun yollarını ele geçirmiş, Osmanlı İmparatorluğunda çözülme ve yıkılış süreci başlamıştır. Britanya ‘üzerinde güneş batmayan’ İmparatorluğuna dönüşmesiyle birlikte, Osmanlı İmparatorluğu önce çözülme sürecine, sonrada yıkılarak yerine, ’Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ kurulmuştur.

1920’li yılların başında yolların hedefi gökyüzüne dönmüştür. Yerdeki yollar önemini korumakla birlikte, gökyüzü yollarını ele geçirenler imparatorluğa da ilk adımlarını atmışlardır. İkinci Dünya Paylaşım Savaşı sonucu, gökyüzünü eline geçirmesi ile ‘Amerika Birleşik Devleti’ Dünya İmparatorluğunu da eline geçirmiş oldu. Amerika imparatorluk olmuşsa, bunu ‘gökyüzündeki yolun’ hâkimiyetini ele geçirmesi, gökyüzünden Japonya İmparatorluğunun iki kentine acımasız ve insafsızca indirdiği ateş çemberi ile birlikte, 300- 400 bin insanın ölümüne, bir o kadar insanın sakat kalmasına ve ekonomisine indirdiği darbe ile birlikte, Japonya’nın Doğudaki İmparatorluğu son ermiştir.

Geleceğe doğru ilerleyen ‘YOL’, bu kez de yavaş yavaş ‘sanal âlem’ olarak yürümeye başlamıştır. Bu yol; ‘Bilgisayar-İnternet ve tüm iletişim ağlarıyla’ yürürken, sanal ortamın teknolojisini ele geçiren ülkeler mi? Yoksa dolarları yığınla ele geçiren birkaç özel şirket sahiplerinin mi eline geçecek tartışmasını yürürlüğe sokmuştur. Sanal âlemin ve dolayısıyla ‘BİLGİNİN’ kaynağının başına oturan güçler, sonra dönüp geleceğin ‘imparatorluk’ tacını başlarına geçirme yolunda, hızlı bir yarış içerisinde ilerlemektedirler.

2021 yılının Aralık ayı sonunda, 25 Metre genişliğinde merceği ve7 tonluk ağırlığı ile ‘Nasa’ tarafından yeryüzüne 1,5 milyon Km. uzaklıktaki yörüngesine gönderilen, uzay teleskopu başarı ile yerleşmiştir. 13,5 milyar yıl önceki Büyük Patlama'dan sonra ilk oluşan yıldızların ışığını yakalayarak, evrenin tarihinin tüm aşamalarını, bu bir aylık yolculuğundan sonra, bir yıl içerisinde evrende olup biten oluşumlardan gün be gün bizleri haberdar edecektir.

The Guardian'ın haberine göre Star isimli robot, 4 domuzda ince bağırsak operasyonunu başarıyla gerçekleştirdi. Anahtar deliği cerrahisi yönteminin kullanıldığı operasyonda robot, insan yardımı olmadan domuzların karnında açılan,1-3 santimetrelik kesikler sayesinde görevini başarıyla yerine getirdi.

Geçtiğimiz günlerde ülkemizde yapay zekâya geçileceğini açıklayan Yargıtay Başkanı Sayın Mehmet Akarca, ‘Bu sistem oturursa ilgili vatandaş ya da avukat hukuk davalarında, bu verileri ve delillerini girmek suretiyle davayı kazanma olasılığını görerek dava açacak ya da açmayacak’ dedi.

Yine geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Sayın Tayip Erdoğan’ın Ak Parti MYK toplantısında Matevrse ile ilgili olarak; ‘Hassas bir konu. İyi ve titiz bir çalışma yapın. Konuyla ilgili alanında uzman isimlerin katıldığı bir çalıştay düzenleyin’ dediği haberlerin gündemine oturdu.

Dünyada ve ülkemizde bu gelişmeler olurken, geleceğin imparatorluk tacını başına geçirecek ola bu kez de, adına ‘Sanal Yol‘ denilen ‘Matevers’ gerçekliği olmasın, ne dersiniz? ‘Mateverse’ yoluna giriş yarışı, ülkeler ve dolar sahipleri ile birlikte dünya gündemine böylece iyice yerleşti.

Geçtiğimiz hafta içerisinde ülkemiz yetkililerince ‘Mateverse’ ve ‘Yapay Zekâ’ konusu gündeme taşınınca, ben de bu ‘sanal âlem’ yolunda dünyada neler oluyor diye bir bakayım dedim. Bu konuda uzman olan önemli makaleler ve TV. Kanalları ve yutup kanalında görüş açıklayan uzman kişiler neler söylemişler, neler yazmışlar onlara bakmaya çalıştım. Nasıl ki geçmişte ‘Tekerleğin’ icadı insana uygarlığının yol açmışsa, bu kez de yeni bir çağın önünü ‘Sanal Yol’ denilen, ‘Matevers’mi’ açacak diyerek bakmaya çalıştım. İşte bu konuda uzman olan Prof Dr. A.Teyfur Erdoğdu’nun yazılarından bir kaç önemli ipuçlarını alarak, ‘Bu Sanal Yol’ nereye gidiyor diyerek sizlerle paylaşmak istedim.

‘’1- Yeni düşünce ‘maddesel’ olmayan düşüncedir. 2- Ne sesimi, ne görüntümü ne de bedenimi ‘nakletmek’ söz konusu. 3- Metaverse ağına bağlanıyorsun (ileride başka ağlarda olacak), ‘hayal ediyorsun, inşa ediyorsun oluşuyor. 4- Orada haz (zevk ve acı) almak için ‘bedene’ ihtiyacın yok. Dışarıda yaşayan bir ‘beynin’ varsa sistem için yetiyor. 5-Sesini sen yaratıyorsun, görüntünü sen yaratıyorsun, bedenini sen yaratıyorsun, bulunacağın ‘mekânı’ sen/siz yaratıyorsunuz. 6-Maddesel düşünce yerini ‘maddesel’ olmayana bırakıyor.7-Maddesel olan artık ‘ilkel ve arkaik’ kabul ediliyor.8-Bunun ‘yaşlı’ nesil tarafından anlaşılması çok zor.9-Yaşlılar ‘Niye yani?’ Ne gerek var?’ Soruları eşiğinde bu yeni düşünceyi eleştiriyorlar.10- Maddesel düşünce yerini ‘maddesel’ olmayana bırakıyor. 11-Ses naklettik, görüntü naklettik şimdi de hedefimiz ‘madde’ nakletmek.’’

Doğruyla yanlışın, hakikatle safsatanın birbirine karıştığı günümüzde, ‘sosyal’ medya nereye gidiyor?Sanal geçeklik bizi ne kadar sarıyor? Belirsizlik ve yaratıcılığın içine düştüğümüz bir çağın şafağında, ‘yolların hâkimiyetine’ geçiş sürecimiz, halen ‘Safsata’ ya da ‘Gündelik bilgi’ ile mi? Yoksa? ‘Bilimsel bilgiyle’ buluşmamızı sağlayacak olan aklımıza, ‘Analitik’ ve ‘Diyalektik’ düşünceye ‘Yol’ vermekle mi? İnsanımızı, insanlığımızı taşıyacağız? ‘Bence asıl sorun burada’ diye düşünüyorum.