1985 Yılı, bundan 36 yıl önce Şanlıurfa da bir köy okulunda Türkçe olarak sadece evet ve hayır kelimelerini konuşan bir öğrenci olarak, siyah önlük ve mavi karton bir çanta ile başlamıştım ilk okula. Bizim köyde okul olmadığı için 5 Sınıflık okulun olduğu bitişik köye her gün dört gidiş dört geliş toplam sekiz kilometre yolu yürümenin zor olacağı bile aklımıza gelmeden, bizden önce aynı yollardan geçen büyüklerimizin öğretmenlerden dayak yeme maceralarını dinlemenin verdiği endişe dışında hiçbir endişemiz yoktu.

Hayatında ismini duymadığı bir ilçenin bilmem ne köyünde Elektrik, su, telefon gibi hiçbir imkânın olmadığı bir lojmana hiçbir öğretmen gelmek istemediği için genellikle köy okullarında birçok dönem öğretmensizlikten okul açılmazdı bile. Akıllı derslikler her branşa ayrı hoca, iki ya da tek kişilik sırayı bırakın 5 sınıf ve her sırada 3 kişinin oturduğu bir ortamda eğitim görmeye razı olsak da öğretmen bulma öyle kolay olmuyordu. Neyse ki başladığım yıl gittiğimiz köye bir öğretmen atanmıştı. Tabi atanan öğretmenlerin birçoğu birkaç ay kaldıktan sonra izin kullanıp bir daha gelmiyorlardı maalesef.

Bu kadar imkânsızlık ve bir o kadar da çetrefilli bu ortamda 20 yıla yakın sürecek olan eğitim öğretime başlangıç yapmamızın ne kadar zor olduğunu ve bunun bir haksız rekabet olacağını bilen devletimiz bize o sene bir kıyak yapmış olmalı ki bizim okulumuza Hacı İsa Koyuncu adında bir öğretmen atamıştı. Aradan geçen onca yıla rağmen hala ailecek görüştüğümüz Hacı İsa Hoca, her insanın okula başladığında karşılaşmak istediği ve bütün hayatınıza yön verecek meziyette bir eğitim dâhisiydi. İki yıllık kısa bir süre de olsa, tüm zamanların en iyi birkaç eğitmeninden biri olan İsa Hoca’nın öğrencilerinin tamamı elbette ki Lisans eğitimine kadar gitmediler. Zaten bizlerde çok sonra dan fark ettik ki hocamız bizi eğitmekle kalmamış, daha çok bizlere birçok şeyler öğretmeyi yeğlemiş. Onun okuttuğu öğrencilerden; Milletvekili, Müsteşar, Bakan Yardımcısı, Doktor, Eczacı olanlar olduğu gibi akademik olarak devam edemeyen öğrencilerinde tamamı bugün ne iş yaparlarsa yapsınlar yaptıkları için hakkını vererek ve en iyisi olma konusunda oldukça iddialılardırlar. Çiftçilik yapanda, kamu da çalışanda, akranlarına göre mutlaka çıtayı bir üste koymayı başarmışlardır.

Kayseri Yahyalı dan Urfa’nın ücra bir köyüne tayin olup geldiğinde sanırım Türkiye de daha peyzaj mimarisi diye bir kavram yokken okula kazandırdığı peyzaj düzenlemesi şimdi bile yok. Hayatımızda ilk kez birçok şeyi kendisinden öğrendiğimiz gibi, sınıfın yanı başındaki öğretmenler odası olarak kullanılan 3-5 metrekarelik bir odayı kantin yaparak hem okula bir bütçe oluşturmuş hem de bizleri kantin kültürü ile tanıştırmıştı. Bölgenin bütün meyvelerini okulun bahçesinde taşıma su ile yetiştirirken, okulun bahçe girişinden başlayarak çıkışa kadar muazzam bir hijyen ve düzen tertip hakimdi. 23 Nisan kutlamaları ve bilgi yarışması için on kilometreden fazla yolu bizimle yürümekten hiç usanmadan yürüyen bu gönül fedaisinin arkasında elbette ki bir gizli kahramanda vardı. Yağmurlu günlerde toprak yolda yürüyerek okula giderken, tepeden tırnağa çamura batan kıyafetlerimizi alıp yıkayan evinde misafir eden bizleri evlatlarından ayır etmeyen Ayşe Yengemiz. Ailelerimizin bile tahammül edemediği, gördüklerinde sitem ettikleri o çamurlu kıyafetlerimizi güle eğlene neşe ile temizlemesini asla unutamam.

İki yıl sonra hocamız başka gönüllere tohumlar ekmek üzere tayin oldu. Hala hem tarlada hem okulda bitmek bilmeyen enerjisi ile çalışıyor. Bize gelince uzun süre civar köylere öğretmen atanmadığı için okula gidemedik. Lakin Hoca öyle bir format attı ki; öğrencileri okula gitmediği zamanın açığını kapatmaya çalışacağına hep akranları bir şeylerin eksikliğini bulmaya çalıştılar.

Buket Uzuner’in dediği gibi “Hayatta en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır" Ben, birkaç arkadaşımla birlikte bu mucizeyi gördüm yaşadım.Umarım bütün kazancını ve enerjisini çocuklarının eğitimine ve geleceğine adayan tüm ebeveynler ve yirmi yıla aşkın zamanını eğitim öğretime adayan her bir öğrenciye böylesi nasip olur.

Başta İsa Hocam olmak üzere, bütün öğretmenlerimizin öğretmenler günün kutlarım….