Tevrat, İncil ve Kuran-ı Kerim e göre 6 gün de yaratılan bu eşsiz bucaksız ve mucizevi evrenin, en şereflisi olarak insan addedilir. İster benim gibi Kuran a inanın isterseniz diğer kitaplardaki yazılanlara ya da Yunan mitolojisindeki Pandora’nın kutusuna inanın, hepimizin geleceği nihai nokta; Bütün inanışların ve ideolojilerin hemfikir olduğu belki de tek konu evrenin insanoğlundan önce yaratıldığı ya da varoluşudur. Evren ve İnsanoğlunun yaratılış sıralamalarındaki bu fikir birlikteliğini, Beni Adem in yeryüzünün en şereflisi olduğu konusunda bulamamaktayız.
Birçok otorite tarafından Eşref-i Mahlukat olarak kabul edilen insanoğluna, Allah cc şu şekilde seslenmiştir.
1.Tevrat Hz Musa İlk emri, Yaşat
2.Zebur Hz Davut İlk emri, Dürüstlük
3.İncil Hz İsa İlk emri, Sev
4.Kur’an ı Kerim Hz Muhammed İlk emri, Oku
İşlediği bir günahla kendisini kusursuz işleyen ve sayısız nimetlerle donatılan bir evrende bulan insanoğlu, evrenin efendisi ve en şereflisi olarak ilk önce kendinden olan başka bir insana karşı günah işleyerek günah silsilesini başlatmış oldu. Bugün kendimizi içinde bulduğumuz durumda evrenin efendisinin evrene yaptıkları ile içinden çıkılmaz hale getirdiği bir dünya ile karşı karşıyayız. Küresel ısınma dan tutunda geçen yıllarda hatırlayacağımız kuş gribine kadar, depremler dışındaki hemen hemen bu felaketlerin nedeni olarak insanların dünyadaki yenilenen kıt kaynakların yenilenmesine fırsat vermeden tüketmesi olarak gösteriliyor. Sürekli insanoğlu bir yerden kendi dünyasına zarar verirken bir yandan da kendisini engin bir merhamet abidesi olarak gösterme çabasında.
13.08.2020 Tarihinde Kadın cinayetleri ile ilgili yazdığım yazıda da belirtmiştim. Bu sorunların kaynağı bulunmadan bir iki gün gündem yaparak çözülmesi mümkün değil. Kaldı ki bu tür konularda konuyu istismar eden kendisine buradan çıkar sağlayan ve bu menfaatin sürekliliğinin aynı yanlışların devamında olduğunu bilen buna göre bu sorunlardan nemalanıp bunların haklarını savunduğunu iddia eden dernekler var. Kadın Hakları, Çocuk Hakları, Doğayı Koruma, Hayvan Hakları vb. aklınıza gelen bu derneklerin büyük bir kısmı buradan nemalandığı için kendi varlığının bu sorunun varlığıyla mümkün olduğunu bildiklerinden tamamen ortadan kaldırılması için hiçbir çözüm üretmeden sadece gündem yaparak savunduklarını iddia ediyorlar. Çocuk Esirgeme Kurumu, Huzur Evi gibi kamu kuruluşlarını tenzih ederek söz konusu bu dernekler işlenmiş olan günah için bir kamuoyu vicdanı oluşturup kendilerinin gerekliliğini ispat etmeye çalışmaktan öteye gitmemektedirler. İşlenen her suç zaten toplumun vicdanında bir cezaya tabidir. Yaz aylarında Türkiye ve dünyayı kasıp kavuran orman yangınlarını gündem yaparak bir önlem almış mı oluyoruz? Ya da bir sokak hayvanına yapılan işkenceyi günlerce gündem yaptığımız da bundan sonra bütün hayvanları korumuş mu oluyoruz?
Orman yangınlarının olduğu dönemde, Konya da bir aileden 7 kişi öldürüldü. Güvenlik kamerası kayıtlarında; Silahlı biri bayağı uzun bir süre aile ile konuşuyor daha sonra orda bulunan herkesi öldürüyor, ölmemiş olma ihtimallerini düşünerek yerde yatanlara sıkıyor ve arabasına binip gittikten sonra geri dönüp bütün evi ateşe veriyor. Cinnet geçirme, tahrik hiçbir şey yok. Tabiri caizse Keyfe Keder. Olay yaşandıktan sonra bir kesim bu olayın bir Türk Kürt kavgası olduğunu ortaya attı peşinden bir kesimde bunun iki aile arasındaki geçmişe dayalı husumet olduğu konuşuldu ve herkes kendi doğrusunda bir iki ısrar ettikten sonra konu tamamen kapandı. Tabi o zaman orman yangınları için daha fazla ses çıkarıldığı için konunun kapanması daha kolay oldu. THK Müdürünün ihmali kadar konuşulmadı Valinin ya da Emniyet Müdürünün ihmali. Ağaçların katledilmesine önlem alamayan müdür görevinden ayrılmak zorunda kaldı ama 7 İnsanın katledilmesi olayında kimsenin ihmali olmamış olacak ki kimse bir açıklama bile yapmadı. Muğla’da, Antalya’da yanan kurbağa için hüngür hüngür ağlayanlar, sosyal medyayı ayağa kaldıranlar, her gün köşesinde ihmalleri yazan yazarlar, olay mahalline ekip gönderen muhalefet partileri hiç kimse, ailesinin tamamı vahşice öldürülen Çetin Dedeoğulları’na başsağlığı dilemeye gitmedi. Kameralar önünde, yanan kunduza kucağında şefkatle su veren insanımız güvenlik kamerasında bütün ailesinin öldürülmesini izleyen Çetin e taziye çadırında soğuk bir su vermeyi akıl edemedi.
Bunun kadar acı olmasa da buna benzer olaylara hepimiz şahit oluyoruz. Yağmurlu havada yerde yalın ayak uzanmış kız çocuğunun hemen yanı başında, sokak köpeğine kuzu budu yediren inşalara bizzat şahit olmuşumdur. Bir sokak hayvanı kadar kıymeti ve değeri olmadığını gözleriyle gören bu 8 yaşındaki çocuktan Eşref-i Mahlukat olmasını beklemek Esfel-iSafilin olmak değildir de nedir? Bir ağaca gösterdiğimiz merhameti, esirgediğimiz bu günahsız çocuklardan, büyüdükleri zaman hiçbir mahlukata zarar vermemesini beklemek, zarar verdiğinde de benim köpeğim bundan daha iyi en azından kimseye zarar vermiyor diyerek bu işin içinden çıkılacağını beklemek çözüm müdür?
Eğer insan olarak her şeyden önce insanları; Tevrat ın buyurduğu gibi Yaşatırsak, Zebur’un buyurduğu gibi dürüst yetiştirirsek, İncil in emrettiği gibi seversek, Kur’anı Kerim deki ilk kelama uygun okutursak bütün dinlerin ilk emirlerini yerine getirmiş olur ve İnsanoğlunu Eşref i mahlukat yapmış oluruz. DÜRÜST, SEVgi ve hayat dolu OKUmuş bir insan elbette ki, ormanıda, sokak hayvanlarını da YAŞATacaktır. Aksi durumda karıncalara avucumuzda su versek de Esfel-iSafilin oluruz.