Başta sosyal medya olmak üzere günlük hayatımızın her alanında sıkılıkla kullandığımız bu sihirli kelimeyi TDK Şu şekilde açıklıyor: Bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu.İş bilene işin verilmesi şeklinde basit ve sade anlamı olan bu Liyakat ı dilimizden düşürmememizin sebebi sanırım ne demek olduğundan ziyade ne anlamak istediğimizden kaynaklanıyor.

Biz toplum olarak layık olmayı işin ehli, icra edilecek olan pozisyonun erbabı şeklinde anlamaktansa akrabamız, dostumuz ve en önemlisi siyasi tercihi ve dini inancı bize en yakın kişi olarak anladığımızdanliyakat bizde sadece altı doldurulamamış bir kelime olarak kalacaktır.
Şöyle ki ; Büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu toplumumuz ,Kuran-ı Kerim açık ve net bir şekilde “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." (Nisâ Süresi (4), Ayet: 58) demesine rağmen bunu referans almaktansa her Cuma hutbesinde okunan:Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor(Nahl Suresi 90) Ayetinde geçen “yakınlara yardım etme” kısmını fetva alarak yakınlarına kendi malından yardım etmek yerine devletmakamlarını bahşetmek olarak anlamışIzdır. Keza zamanında Kâbe’ye girmek isteyen Hz. Peygamber i engelleyen hatta kendisine hakaret eden Osman B.Talha Kâbe Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra Hz. Ali talip olmasına rağmen Hz. Muhammedtarafından tekrar Kabe yi korumakla görevlendirilir. Kuran ve Peygamber in liyakat konusunda referansı bu kadar açıkken başta cemaatler olmak üzere bizler ısrarla söyleneni değil de kendimize uygun olanı inanç sallaştırmışızdır.
Din kardeşliği liyakati bu şekildeyken Hümanist olduğunu düşünen değerli insanlarımız da maalesef sadece dindar (Müslüman) olmama üzerinden bakmışlardır işin ehli olup olmadığına. Dindar olan bir insan,Asla ilim irfan sahibi olup kendisine verilen görevi layıkıyla icra edemez.Şeklinde ki düşüncelerini söylemek haksızlık olmaz sanırım.
Dindar birisi için “Alnının secdeye değmesi”
Laik Kemalist birisi için “Atatürk ü sevmesi”
Cemaat adamı için “Cemaat toplantılarına katılması”
Yeterlidir liyakat için.
Bizimle aynı camide saf tutmayan, aynı eylemde slogan atmayan aynı partide çay içmeyen aynı derneğe üye olamayan hiç kimseyi hiçbir yere oturtamayız.Kadim tarihinde sevdiği evladına devlet anahtarını veren coğrafyamızda Liyakat ve adalet her zaman gönlümüzdekinden yanadır. Eğitim durumu, iş tecrübesi, yutulmuş kaynaklar, verilmiş emekler nedir ki”Görürgörmez gözlerinden tanıma” da ki, üstün yeteneğimizle tanırız koltuğunun adamını.
Bana burada söz hakkı veren” Malatya Söz Gazetesine” ve vesile olan değerli üstadım “Ferman Salmış”Hocam a teşekkür ederken Liyakat ile başlamak istememin sebebi her daim güvenlerine layık olmaya çalışacağımı belirtmek istememdir. Söz Uçar Yazı Kalır.