Son yıllarda ilimizde açılan düğün, nişan, sünnet, mevlit gibi özel günler için toplu yemek yapan işletmelerin sayısının gün geçtikçe arttığını görmekteyiz.
Neredeyse hemen hemen her mahallede ve sokakta açıldıklarını görür olduk.
Bu işletmelerin artış göstermesinin altında cenaze evlerinde verilen yemeklerin olduğunu söylersek yanlış söylemiş olmayız.
Cenaze sahipleri daha mezarlıkta bir tarafta defin işlemlerini yaparken diğer taraftan ise taziye için gelenlere ikram edecekleri yemeğin derdine düşerler.
Bu yemek faslı yöreden yöreye değişmektedir. İlk iki gün öğlen ve akşam olmak üzere iki öğün verilen yemek daha sonra ise üçü, yedisi, kırkı, elli ikisi gibi günlerde okutulan mevlitlerde devam edip gider.
Cenaze sahibi derdinin, kederinin ve acısının peşine mi düşsün ya da taziye için baş sağlığına gelenlerin karnını nasıl doyuracağını mı düşünsün şaşırıp kalır!
İyi hatırlarım yıllar evvelinde cenaze evinde en az bir iki hafta kadar ocaklar yanmaz, tencere kaynamaz ve yemek pişmezdi.
Bunun yerine eş, dost, kapı komşu kendi evlerinde hazırladıkları yemekleri cenaze evine götürürlerdi.
Götürülen bu yemekleri de cenaze sahipleri ile taziye için uzak mesafelerden köyden, kasabadan ya da başka bir şehirden gelmiş olanlar yerdi.
Cenaze evindeki bu yemek konusunda ise komşulardan ya da akrabalardan biri ilgilenir ve yemek getirmek isteyen kişileri sıraya koyar, kim sabah, öğlen ve akşam yemeği getirecek diye belirlerdi.
Günümüzde ise bunların tam tersini görmekteyiz.
Bir zamanlar cenaze evlerine yemek götürmek için yarışan eş, dost, kapı komşuların bile karnını doyurmak için cenaze evine gider olduğunu görüyoruz.
Taziye nedeniyle gittiğinizde yemek zamanına denk gelmişseniz cenaze evine değil de düğün evine gittiğinizi sanırsınız. Masaların üzerinde lahmacunlar, kavurmalı pilavlar, ayranlar görmeniz mümkündür.
İşin garip tarafı da taziyeye gidenlerden bir kısmının da özellikle yemek vakitleri gittiğini ya da erken saatte gittiyse yemek vaktine kadar bekleyip yemeğini yedikten sonra kalktığını görmeniz mümkündür.
Yemek olmazsa taziyeye gitmeyecek sanırsınız!
Yemeğini yiyenin karnını bir güzel doyuranın kalkıp gideceğini düşünüyorsanız yanılırsınız!
Yemeğin üzerine bir de demli çayını alır ve bu defa başlar sağında solunda oturanlarla koyu bir sohbete. Artık gündemde siyaset mi var, ekonomik krizler mi var, spor mu var fark etmez.
Maksat muhabbet olsun da ne olursa olsun!
Sohbet esnasında atılan kahkahaların, gülüşmelerin sesi yüreği acıyla yanarken gözyaşları dinmeyen, dilinde duaları düşürmeyen cenaze sahiplerinin kulağına gider, ayıp olur diye düşünen olmaz.
Sohbetler birbirini kovalayıp durur. Bu konular bittiğinde ise bu defa da “Yemeğin yağı fazlaydı, tuzu da azdı galiba? Pilav pirinç değil de bulgurdan yapılsaymış daha iyi olurdu? Bunu kime yaptırdınız? Yok, o usta iyi değil, geçen gün gittiğim mevlitte yemeği yapan usta iyiydi. Malzemeden kısmamıştı. Helvayı kim kavurdu? Böyle helva kavrulmaz ki? İçine çam fıstığı koysaymış tadı daha güzel olurdu.” gibi yemek üzerine muhabbete sıra gelirdi.
Bu tür konuşmaları duyanlarınız olmuştur elbette! Sanırsınız ki yemek yarışmasına katılan yarışmacılar konuşuyor…
Bu durum öyle bir hal aldı ki cenaze sahipleri tarafından yemek verilmemesi halinde neredeyse ayıplanacak, kınanacak hale gelmiş gibi oldu.
-Devam Edecek-
CENAZE EVİ Mİ ZİYAFET EVİ Mİ? 1
Ali Haydar Koyun
Yorumlar
Trend Haberler

Malatya’da yeni kura çekim tarihi belli oldu

Malatya’da ücretsiz konser verilecek!

YMS’yi şampiyon yapmıştı, 1.Lig ekibiyle anlaştı!

Malatya’ya müjde: sosyal konutla ev sahibi olma fırsatı!

Malatya'da kayısı esnafı şaşkın: "Bu fiyatlara biz bile alışacağız!"

Malatya için tarih belli oldu: 24 Temmuz, 21 Ekim!