Malûm Türkiye'deki siyasi sistem değişti.
Sistem değişince siyasi partilerin siyasi ve politik önceliklerde değişti.
Hele, sistemi kendi lehine kurallar koyarak değiştiren iktidar konum olarak güçlü olunca, bu öncelikler bir anlamda partiler için olmazsa, olmaz haline geldi.
Bu zorunluluk hem iktidarın, hem muhalefetin siyasi partileri arasında karşılıklı bir takım tavizler verme noktasında getirmiş oldu.
Siyaseten bu tür ittifakların olumlu, olumsuz tarafları olur ve bunlar ayrıca değerlendirilir.
Kısaca farklı siyasi görüşteki siyasi partiler sistem değişikliği ile birlikte iki guruba ayrıldılar.
Mevcut siyasi sistemi getirip uygulayan iktidar partisi AKP ve MHP bir.
Başından beri bu sistemin karşısında olup buna itiraz eden ve tekrar parlamenter sistemi yeniden güçlendirerek devam ettirmek isteyen muhalefet partileri CHP, İYİ parti, SAADET, HDP ve diğer küçük siyasi partiler.
İktidar tek partili sisteme geçiş yaparken adına kurduğu ittifaka Cumhur ittifakı adı koydu.
Muhalefet oluşturduğu ittifaka millet ittifakı adını koyarak seçimlere girdiler.
Tabi durum böyle olunca hem iktidar, hem muhalefet için her parti bir önceki seçimde almış olduğu oy oranlarına bakarak çeşitli yerlerde seçimlere girdiler.
İttifak yapılması gereken yerlerde ittifak adayları çıkarıp blok olarak o ortak adayı desteklediler.
İttifak yapılmasına gerek görmedikleri yerlerde de ,kimi hangi partinin bir önceki seçimde aldığı oy oranı yüksek ise onu desteklediler.
Veya her parti kendi adına, kendi adayları ile yerel seçimlere girdiler.
Tabi durum bu olunca doğal olarak başarının tanımında değişmiş oldu.
Mesela, nasıl ki; başta İstanbul , Ankara, Adana, Mersin, Antalya, Hatay gibi büyük şehirlerindeki başarı tek başına bir CHP'sinin başarısı olarak değerlendirilemeyeceği gibi.
Bursa, Balıkesir’deki başarısızlığında tek başına CHP ye mal edilmeyeceği gibi.
Aslında bu siyasi değerlendirmeyi genel anlam ve yorumlarda her parti kendi açısında doğru olarak bu şekilde yorumluyor.
Yani herkesin katkıda bulunduğu ortak bir başarı ve ya başarısızlık.
Şimdi önemli olan, böylesine genel siyasi bir sonucu partilerin kendi içlerine yönelik siyasi örgütlemelerinde, bu tarz sonuçları özellikle il ve ilçe kongre süreçlerinde, kendi üye tabanına kongrelerde varsa başka aday, mevcut yönetimin bunu sanki kendi özel elde ettikleri başarılarılarmış gibi sunup bunun üzerinde siyasi bir rant elde etmeye çalışmalarıdır.
Demokratik, ahlâkî,etik ve insani olmayan tavır bu tavırdır.
Siyasette kirlilik burada başlıyor.
Bu tavır o an için huzurda bulunan ve hiç bir siyasi, kültür ve parti bilinci olmayan ve yine basit birtakım vaatlerle hak etmediklerini bildikleri halde sadece istedikleri gibi yönlendirebildikleri parti üyelerini, iyi niyetlerinden faydalanarak, yönetime aldım.
Yok il, yok ilçe, yok kurultay delegeliği gibi sıfatlarla ikna edilen saf, temiz, iyi niyetli parti üyelerini bir anlık çıkarları için kullanarak bunu da siyasi başarılarıymış gibi göstermeye çalışarak istenilen sonuç belki alınır.
Ve kısa sürelide olsa belki il ve ilçe başkanı da oluna bilinir.
Ama olayın gerçekten öyle olmadığını yaşanan her gerçek acı bir şekilde insanın yüzüne çarpar.
Somut bir örnekle bunu açıklıyayım.
Doğanşehir belediye seçimlerinde.
CHP'nin Millet ittifakı olarak girdiği seçimde alınan toplam oy 11,500.
İlçe başkanı kongre salonunda.
Genel başkan yardımcısı il milletvekilinin, il başkanı ve yöneticilerinin huzurunda
"Daha önceki seçimde oyumuz 6000 küsurdu. Ben 11,500 çıkardım. Başarımı ancak böyle açıklarım. İster oy verin, isterse vermeyin.."
Hâlbuki bir önceki seçimde tek başlarına girmiş oldukları 2018 seçimlerinde.
CHP’nin oyu.5614.
İYİ parti.1637.
HDP. 3105.
Saadet partisi.335.
Toplam:10718.
Dikkat çeken detay. Çoğunluğu kendi seçmen sandıklarında olan 5 bin küsur seçmen sandığa gelip oy kullanmıyor.
Buna rağmen.
Tüm bu partilerin ortak çabasını sanki örgüt olarak(CHP)kendi bireysel başarısıymış gibi sunabiliyor.
İşin garibi bu mantığı hem genel başkan yardımcısı vekil, hem il başkanı da konuşmalarında takdir ederek onure ediyorlar.
Yani yine evin içindeki kiri, pası, tozu hep birlikte halının altına iterek sorunu kısa yoldan emek vermeden hal ediyorlar.
Ve bu siyaset anlayışı ile de başarılı olacaklarını zannediyorlar.
Evet bu yol ve yöntemle, bu siyaset anlayışı ile bir başarının olacağı kesin.
Şimdiye kadar ne elde etmişseniz ancak onu elde edilir.
Nalıncı keseri gibi.
Hep bana, hep bana.
Korkarım bu sefer elde olanda gider.
Bir başarı var mı?
Seçimi kaybetmişsin.
Yani yok.
Toplam oyların artmış.
Bu sadece senin olsa tamam haklısın.
Bu bencillik.
Hiç koşulsuz destek veren HDP seçmenine.
İşin içine aktif olarak girip her alanda, hatta sizden daha çok fedakârlık gösteren İYİ parti seçmenine saygısızlıktan başka bir şey değildir.
Hani siyasi ahlak.