Bir konuda, çok ileride bulunan kimse, o konunun son kertesine ulaşmış değildir. Ve mümkün de olamaz maalesef… Yani, mükemmele ulaşmak, insan için bir hayal olmaktan öteye gidemez. Çünkü mükemmel dediğimiz şeylerde dahi, aslında eksiklik olabiliyor ki, eksiklik de vardır.

Unutmamalıyız ki, kendimizden ileri ve derece, derece birbirinden yüksek, birçok kimseler bulunabileceğini hiçbir zaman hatırımızdan, aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu yüzden kendimizi en iyi olarak görmeden, bu alanda yardım alabileceğimiz insanlardan yararlanmalıyız.

Her birimiz çeşitli yeteneklerimizle varlık gösteririz. Örneğin; kimimiz iyi resim yapar, kimimiz iyi şarkı söyler, kimimiz ise, çok iyi futbol oynar. V.b. Kendimizi çok başarılı ve güçlü hissettiğimiz, bir ya da birkaç yeteneğimiz mutlaka vardır. Ve çok başarılı olduğumuz bir alanda kendimizi en iyi olarak, kabul edersek ilerlememiz çok zor olabilir. Bir insan en bilgili olarak, kendini gördüğü takdirde başkalarının bilgisinden yararlanma ihtiyacı hissetmez. Çünkü kendini mükemmel görmek aynı zamanda, kibire de yol açar ve artık o kişi başkalarını aşağı görmeye başlar.

Oysaki bilgi sürekli değişen ve ilerleyen bir kavramdır. Bu yüzden sürekli kendimizi güncel tutmamız gerekir. Her şeyi ben bilirim mantığıyla hareket etmemek ve başkalarının bilgi birikiminden de faydalanmak gerekir. Çokbilmişlik yapmamalıyız. Ve yine diyorum ki her insanın yeteneği ve zekâsı türü, farklıdır. Kimisi sayısal zekâdan kimisi görsel zekâdan kimisi de sözel zekâda daha üstündür. Yani her şeyin daha iyisi ve daha başarılısı vardır. Her zamanda daha iyisi ve gelişmişi olacaktır. Çünkü hayat hızla devam ediyor. Ve insanlarda daha çok çalıştığı için daha bilgili ve daha uzman kişiler ortaya çıkıyor. Öğrenmenin sınırı yoktur. Sürekli öğrenmek için gayret göstermeliyiz.

Herkes farlı düşünce ve görüşleri içinde kararlar alabilirler. Yapabilen de yapamayanda birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Her birlikte birbirinin ihtiyacını karşılayanlar sorunların üstesinden gelebilirler. Toplumsal hayat insanların dayanışma, yardımlaşma içinde olmasıyla sağlanır. Her alanda insanlar birbirlerine muhtaçtır. Ne kadar çok bilirseniz bilin sizden daha çok bilen ya da o konuda daha doğru fikirleri olan birileri olabilir.

Bugün en büyük başarılara sahip olanları o konuda başarının tek sahibi oldukları için değil “İLKİ” oldukları için konuşur, takdir ederiz. Ama kendilerinden sonra onun daha iyisini yapan hep olmuştur. Çok bilmek daha çok şey öğrenmek gerektiğini bilmekten ibarettir.

Mesela bu konuda İmam-ı Azam Hz. İsa: “Bildiklerimi ayaklarımın altına alsam başım arşa değer” diyerek üstünlüğünü bir kenara bırakıp ondan da üstün olanların çıkacaklarını anlatmış, bizlere.

Sevgili okurlarım; bu konuyla ilgili “el elden üstündür” atasözüyle ilgili, kısa bir hikâyeye yer vermek istedim. Günün birinde horozla köpek arkadaş olup yolculuğa çıkmışlar. Uzun süre yol almışlar. Yiyecek bulamamışlar, hava kararıp gece olunca bir ağacın önünde durmuşlar. Horoz ağacın dallarına tünemiş. Köpekte ağacın kovuğuna girip derin uykuya dalmış. Sabah gün ışırken horoz uyanmış başlamış ötmeye. Horoz sesini duyan aç bir tilki hemen ağaca yaklaşmış, horozu görünce sevinmiş. Yapacağı tek şey onu kandırıp, ağaçtan aşağı indirmekten ibaretmiş. Bu düşünceyle, ağacın altına gelip horoza seslenmiş. “Günaydın horoz kardeş! Sesini taa uzaktan duydum da koşa koşa geldim buraya. Ne güzel ses bu böyle. İçim bir tuhaf oldu. Aşağıya bir inde seni kucaklayıp, tebrik edeyim.” Demiş. Horoz tilkinin oyununu sezinlemiş. Ona “tabi tilki kardeş. Gelirim. Aşağıda kapıcım var. Ona söyle de kapıyı açsın. Bende hemen inerim aşağıya.” Demiş. Bu sırada ağacın kovuğunda bu konuşmaları dinleyen köpek öyle bir fırlamış ki dışarı, tiki ne yapacağını şaşırmış. Az önce horozu boğazlamayı düşünerek için için sevinirken, bir an da köpeğin dişlerine boğazını kaptırmaktan kurtulamamış.

Hep birlik, içinde olmak dileğiyle. Çünkü el elden üstündür…