6 ŞUBAT 2023 tarihinde yaşanan büyük deprem sadece yaşanılan coğrafyayı değil insanların kaderini ve hayatını da vurdu. Tarifsiz acılar, yitip giden canlar... Deprem sonrası soğuk hava ve yağışlar ise ikinci bir depremi insanlara yaşattı. Depremden sonra hayatta kalanların hayatlarını devam ettirebilmelerine imkân sağlayacak barınma, gıda gibi temel ihtiyaçlara kavuşmak için verdiği mücadele ve yaşadığı sıkıntılar ise ''Gidene mi zor kalana mı zor?''sorusunu dillere pelesenk olarak yerleştirdi.
Bölgesel yöneticilerimiz her ne hikmetse bardağın dolu tarafını görme anlayışına sahıp oldukları için bölgeyi ziyaret eden bakan ve üst bürokratlara kendi yıldızlarını parlatmak adına bu dolu bardak anlayaşını yansıttılar. Öyle ki dolu bardak görüntüsü Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un ulusal demecine yansıda ''depreme en hazırlık ilimiz Malatya idi!!!!!'' 800 bin nüfusa sahip malatya bu cümleyi anlamakta ve idrak etmekte zorlandı. Bakan acıyı yaşayan biz vatandaşların görmediği neyi görmüştü ki yada ne gösterilmişti ki bu cümleyi sarfedebilmişti...
Depremde gelen yardımlardan gıda,su,ekmek ve hatta buz gibi soğukta insanları yaşatacak ısıtacak odunun dağıtımını bile organize edemeyen ama en hazırlık il ünvanını almayı sağlayan hazırlık anlayışı... Futbolda ağır bir faul vardır ama hakem görmemiştir dolasıyla gol geçerli. Peki deprem sonrası yaşanan tüm cefayı Kul görmedi de ALLAH' ta mı görmedi?
Şimdi bu yıldız parlatma çabası ile bardağın dolu tarafı ile gösterilen MALATYA nın büyük yıkım yaşadağını ve yaşamaya devam ettiğini kamuoyuna duyurmak ise naçizane acıyı yaşayan vatandaşa kaldı. Neden peki vatandaş bunun korkusunu yaşıyor? Çünkü kaderine terkedilmekten ve yanlız kalmaktan korkuyor. Hala şehrin ışıkları yanmıyor. Samimiyetiz çağrılar ile Malatya'na geri dön çağrıları için değil vatandaş doğduğu ve doyduğu memleketine tüm benliği ile dönmek istiyor ama nafile 6 şubat ötesine gidemeyen bir Malatya'yı gördükçe planlar erteleniyor. Her erteleme şehrin ayağa kalkmasının önünde büyük bir pranga olarak vuruluyor. Şehirde yanan ışık sayıları artmadıkça şehrin ticari ve ekonomik hayata kavuşması mümkün olmayacaktır. Bu konunun önündeki en büyük problemi şehri yönetenlerin yaklaşımları ve devam eden barınma ihtiyaçlarının karşılanamaması olarak duruyor.
Tüm bu konulara paraler olarak daha büyük bir problem var ki gerek şehir dışna çıkan insanların gerek deprem bölgesinde kısıtlı şartlarda hayatlarına devam edem insanların en büyük problemlerinden birisi ise EĞİTİM. 2020 Elazığ depremi ardından pandemi ile yara alan eğitime uzaktan eğitim modelide merhem olmadı. 6 şubat depremi ile yeniden eğitime ara verilmesi ise ailelerin çocukları üzerindeki gelecek kaygısını artırıyor. Bu kaygıları gidermek ve ülkenin geleceğinin önünü açmak için anaokulundan üniversiteye kadar olan eğitimde hızlıca kontrollü bir şekilde yüz yüze eğitme geçilmelidir. Bunun içinde idareciler için önem arzeden seçim veya başka gündem konularının önceliğinin eğitime verilecek önceliğini önüne geçmemesi olacaktır.
Eğitimde depremin önünü geçilmek isteniyor ise eğitim verilebilecek HASARSIZ özel veye resmi tüm kurum binalarının envanterleri çıkarlımalı ve koordineli olarak buralarda eğitim başlatılmalıdır. Top yekün bir tatil top yekün bir başlangıçtan ziyade bölgesel eğitim takvimi uygulanarak öğrencilerin eğitim almaları sağlanırken anne ve babalarında çocukları üzerindeki gelecek kaygılarının önüne geçilmelidir.