Tarih 5 şubat 2023'ü gösterdiğinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Akdeniz bölgesinde uzun zamandır beklenen kar yağışı kendini göstermeye başlamış, kuraklık endişesine sahip çiftçilerimiz ile uzun zamandır kar beklentisi olan çocuklarımızın duası kabul olmuştu. Durmak bilmezcesine yağan kar gelinlik örtüsünü tüm şehirlerin üstüne örtüyordu. Saatler ilerliyor okul tatili olacak mı? soruları zihinlerde dolaşıyordu. Yapılan resmi açıkalamayla çocuklar, kar tatili haberinin sevinci ile yataklarına uzanırken yarın yapacakları kardan adamın hayali ile uykuya dalıyordu. Saatler gece 04:17 yi gösterdiğinde bölge insanı 7,7 şiddeti ile uyanıyor büyük bir şokun etkisi ile benzin istasyonları, ekmek büfeleri, marketlerin önünde uzun kuyruklar oluşturuyordu. Saatler 13:27 ye geldiğinde insanlar 7,6 şiddetinde ikinci deprem ile karşı karşıya kalıyor ve esas büyük felaket yeni başlıyordu. Göçükler, yıkımlar, perişanlıklar, soğukta can veren bedenler... Meğer ki 5 Şubat'ta yağan kar beyaz gelinlik örtüsü değil insanlarımızın üzerine örtülen bembeyaz bir kefenmiş...
Felaketin yaşandığı saatlerde makamın sahibi olan vatandaşlar, makama seçtikleri yöneticilerden, makama verilen güç ve imkanları kullanarak, liyakatlı kadroları ile oluşan mağduriyetleri giderecek bir yönetim bekliyordu. Nitekim de öyle de oldu kendine uzanacak eli bekledi durdu...
Oysa 1299 yılında kökümüz olan Osmanlı İmparotorluğu kurulurken Şeyh Edebali Hazretleri, Osmanlı imparatorluğunu kuran damadı Osman Gazi'ye buyurdu ki:"Ey oğul, artık Beysin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Acizlik bize hoşgörmek sana, anlaşmazlıklar bize, adalet sana, haksızlık bize, bağışlamak sana. Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma! İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allah yardımcın olsun." Şimdiki makam sahipleride bu düsturla hareket etmeyecek miydi?
Bir şehir inşa edilirken alt yapısı, üst yapısı, ibadethaneleri, eğitim alanları planlanırken olası felaketler için toplu prefabrik yaşam alanların inşa etmek, sizden önce ya da sonra oluşan depremlerden sonra gerekli kararlar almak, Şehir planlarını sağlam temeller üzerine yapmak, Can kayıplarının artmasının sebebi bizden önceki dönemde yapılan imarlaşmanın sonucu dememek gerekmez miydi?
Büyük makamları bırakın en ufak bir makamı bile temsil eden kişinin kullanacağı makam odası, arabası arabada kullanacağı kolonya, mendil, sakız, kalem, not kağıdı, şarj cihazı konuşma yapacağı yerde oturacağı yerin önde olması, program konuşmalarından önce anons ederken övgü dolu sözlerin seçilmesi, basın demeçlerinde makam sahibinin! isminin demeçlerde en önde ifade edilmesi şehire gelen ve yapılan olumlu tüm işlemlerde ona atıfta bulunulması, paçalardan akacak kadar methiyelerin dizilmesi,tuvalete gitmesi haricinde veren elin her anının sosyal medyalardan yansıtılmasına kadar ince düşünülmüş bir sistem kurulmuştu. Hal böyle iken bu kadar ince düşünün sistem bu büyük felekatte de en ince noktaya kadar düşünülmüş bir planı olmalıydı. OLMADI...şatafatı yaşayan ve yaşatanlar idare ve sevki yapacak kadrolara liyakat esasına göre değil hısım akraba esasına göre atama yapınca olan canlarımıza oldu.
Gidenleri geri getirmek elbette artık mümkün değil ama "Bir musibet bin nasihate bedel" anlayışından yola çıkarak devletimizin tüm imkanlarını doğru şekilde doğru insanlara ulaşmak üzere sevk etmeliyiz. Depremzedelerimizin tüm mağduriytleri giderecek, bir nebze yaralarını saracak, acılarını hafifletecek adımları atmamız gerekiyor. Hangi görüşe mensup olunursa olunsun tüm siyasi düşüncelerinizi ve siyasi tüm değerlerinizi öne çıkarmadan vatandaşın size verdiği imkan ve yetkiyi tekrar vatandaşa kullanarak yapmanız gerekiyor.
Bu saatten sonra YANLIŞ kavramı kişiye, makama, fikrimize ve bize yakınlığına göre şekil almamalı. Kim olursa olsun yanlışa yanlış diyebilme erdemini kaybetmemeliyiz. Gençlerimizin ve ülkemizin geleceği için liyakatı öne çıkarmalı mevki, makam, çıkar korkularının önüne ALLAH ve vicdan KORKUSUNU var etmeliyiz. Aksi durumda sizlerden ne ALLAH razı ne de KUL razı