Oldukça çok sembolik anlam yüklenen kartal birçok kültürel alana tesir ettiği gibi halk oyunlarına da etki etmiştir. “Kartal Oyunu” bunun en önemli örneğidir. Doğu Anadolu’nun bazı illerinde oynanan bu oyuna Hekimhan Yama Dağı’na yerleşik tüm köylerde rastlanır. Rivayet odur ki geçmiş zamanlarda, köyün birinde köyün ağası ve köylülerin küçükbaş hayvanlarını otlatan kimsesiz bir çoban yaşarmış. Otlattığı sürünün içinde çobanın çok sevdiği bir de kuzusu vardır. Çoban köylülerin kendisine hediye ettiği bu kuzuyu gözünden ayırmaz. Gel zaman git zaman, bir yaz günü çoban koyunları otlatırken yakınlardaki ardıç ağacının gölgesinde dinlenmeye çekilir.

Bu sırada bir kartal fırsattan istifade ederek kınalı kuzuyu kaptığı gibi Yama Dağı’nın zirvesine doğru yükselir. Kartalın kanat sesini duyunca çoban başını kaldırır. Kınalı kuzusunu kartalın ağzında görür. talihsiz çoban ne yapacağını bilmez hâlde kartalın uçtuğu yöne doğru heyecanla koşar. Tepeye vardığında kayaların üstüne tünemiş kartalı ve önünde de kınalı kuzusunu görür. Çevredeki diğer kartallar da avdan hisse kapmak için ak kuzunun çevresine üşüşürler. Paylaşımdan daha fazla yararlanmak için birbirleriyle kıyasıya dövüşürler. Çoban ise bu durumda çaresiz kalır. Kınalı kuzusunu acımasız kartalların elinden kurtaramaz. Bu acımasız vahşi manzara karşısında gözyaşları içinde oracığa yığılır. Nice sonra kendini toparlar, sürüsünden daha fazla zayiat vermemek için kınalı kuzusunu geride bırakıp bitap bir şeklide köyün yolunu tutar. Köye geldiğinde onu yıkılmış hâlde gören köylüler çobanın hâlinden olağanüstü bir olayın olduğunu anlarlar. Ne olup bittiğini anlamaya çalışan meraklı bakışlarla, “Başına bir hâl mi geldi?” diye peş peşe sorular sorarlar. Çoban kendisine yöneltilen bu merak dolu sorulara nasıl cevap vereceğini şaşırır, yutkunup kalır. “Kınalı kuzum! Kınalı kuzum yok artık!” diyerek ağlamaya başlar. İşte o an sözün bittiği andır. Köylülerin bazıları da oldukları yere çöküp kalırlar. Birkaçı çobanın yanına varıp onu teselli etmeye çalışırlar. Köylülerden biri çobana sorar, “Kınalı kuzunu kartallar nasıl kaptı?” Çobana bu soru garip gelir. Olayı, kartalların hareketlerini, birbirleriyle avdan pay kapmak için boğuşmalarını taklit ederek anlatır. Tabii köylüler de çobanın yaşadığı bu olayı diğer çobanlara ders olsun diye birbirlerine kartalların hareketlerini çeşitli figürlerle taklit ederek anlatmaya başlar. Bu anlatımlar sonucunda Kartal Oyunu figürleri meydana çıkar. Zamanla düğün dernek toplantılarında yöre halkı davul zurna eşliğinde bu figürleri oynadıkça Kartal Oyunu çevrede yaygınlaşır. Sonuç itibariyle Kartal Oyunu, tarım ve hayvancılık ile geçinen Anadolu insanının yaşam mücadelesinden bir sahneyi gözlerimizin önüne getirmektedir.