“Hiç kimse vazgeçilmez değildir ve hiç kimse kendini vazgeçilmez sanan biri kadar aptal değildir.” Victor Hugo’nun bu anlamlı sözü, kendini vazgeçilmez zannedenin açıklamakta anahtar sözcük olabilir. Yaşamın her alanında her birimiz bu tür kendini vazgeçilmez sanan insanlarla karşılaşırız. Bu insanların ortak özelliği de bulundukları mevki ya da statüye kendi çabalarıyla, hak ederek gelmemiş olmalarıdır. Ancak zaman içerisinde kendileri bile oluşturulan bu yapay güç algısına inanmaya ve daha kötüsü, başkalarını da inandırmaya çalışırlar. Sıkça karşılaştığımız kötülüklerin, şiddetin anlamsız kavga ve sömürünün kaynağında da bu yapay güç gösterisi yatar. Gösteri diyorum, çünkü gerçek bir güç değildir ve en küçük bir sarsıntı da yerle bir olmaya mahkûmdur. Her zaman çok mühim şeyler düşünüyormuş gibi poz keser. Gören de hayatının her dakikasından varoluşunu sorguluyor zanneder… Herkesten üstün olduğuna fazlasıyla kendini inandırmıştır. Ve bu dünya için vazgeçilmez olduğunu düşünecek kadar aldanmış olduğunu kolayca görebilirsiniz. Sevgili okurlarım bu konuyla ilgili çok anlamlı bir hikâye ile yazıma devam etmek istiyorum. Bir gün bir doktora, gerginlik ve tedirginlikten şikâyetçi olan bir hasta gelir. Yapması gereken çok işinin bulunduğunu, fakat kendisinin rahatsız, işlerin ise beklemeye tahammülü olmadığını söyler. Dostlar, “Bu işleri başka biri yapamaz mı? “diye sorar. Adam, “onları yalnız ben yapabilirim, bütün işler bana bakıyor!”diye cevap verir. Doktor, “sana bir reçete vereceğim. Bu reçeteyi aynen tatbik etmen gerekiyor!”diyerek reçeteyi yazıp eline verir. Adam reçeteyi eline alıp baktığında, hayretler içinde kalır. Reçete de, her gün en az iki saat işi bırakıp yürüyüş yapacaksın ve her haftanın yarım gününü bir mezarlıkta geçireceksin diye yazıyordu çünkü. Bunun üzerine hasta adam;”yürüyüşü anladık ama neden mezarlık?”diye sorar. Doktor: Mezarlıklar, kendilerini vazgeçilmez sanan insanlarla doludur”diye cevap verir ve ekler. “ Bu işi benden başkası yapamaz! Bana ihtiyaçları var diyorlardı. Sende onlar gibi ölüp mezarlığa gömülünce, kendinden başkasının yapmasına imkân olmadığını zannettiğin işlerin, başkaları tarafından da yapılmaya devam ettiğini göreceksin.” Yani kendini vazgeçilmez zanneden, bu insanlar her şeyi en iyi kendilerinin bildiğini ve dünyanın kendi ekseninde dönüp, o olmadığı zaman dünyanın ekseninden çıkacağı varsayımıyla yaşarlar. Bunun nedeni ise, yetişme tarzından kaynaklanır ki, çocukluğunda verilmeyen paylaşım duygusundan, birlik ve beraberliği yok sayıp “sen kendin başarırsın, kendinden başkasına ihtiyacın yok, en iyi sen bilirsin” gibi taltif edici aşırı özgüven ve abartılı cümlelerle egonun daha o yaşta çocuğun beynine yerleşmesiyle oluşmaya başlar. Daha sonraki yıllarda ise kolay kazanma, marka takıntısı ve bu takıntıyı kartvizit olarak kullanmasıyla devam eder. Kimini gözlerini dünya hırsı bürümüş, gönülleri ise makam, mevki ve koltuk arzusuna esir olmuştur. Sanki öldükleri gün her şey bitecek gibi yaşayan acayip canlılara dönüşürler. Bulundukları noktada kendilerini vazgeçilmez gibi gören, problem çözmek yerine, problemin bir parçası olduğunun farkına varmayan insanlar içinde doktorun bu reçetesi geçerlidir. Şairin dediği gibi,”Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.”Beyazı bile kirletenler, kendi ruhlarının o siyah zifiri karanlıklarında kirlilikten görünmez hale geldiler…
Trend Haberler

Malatya’da yeni kura çekim tarihi belli oldu

Malatya’da ücretsiz konser verilecek!

Malatya için tarih belli oldu: 24 Temmuz, 21 Ekim!

Harita Paylaşıldı: Malatyalılar 3 İlçeye Dikkat!

Malatya’ya müjde: sosyal konutla ev sahibi olma fırsatı!

Malatya'da kayısı esnafı şaşkın: "Bu fiyatlara biz bile alışacağız!"