Ülkemizin güzide sanatçılarından, adamın hası, Malatya sevdalısı, kentin büyük tanıtım elçisi, defalarca misafir ederek kendisi ile birçok programlar yaptığımız, geçirmiş olduğu malum kazadan bir yıl önce son röportajını benimle yapan oyuncu, sunucu, yazar, yönetmen Kenan Işık vefat etti. Kendisine yüce Rabbimizden gani gani rahmet diliyorum. Başta fedakâr, sevgili eşi Beril Hanım ve oğulları Ahmet ve Mehmet Işık olmak üzere ailesine yakınlarına sanat camiasına ve tüm Malatya’ya başsağlığı ve sabrı cemil niyaz ediyorum. Makamı Ali mekânı cennet olsun. Rabbim çektiği sıkıntıları zenbine kefaret eylesin. Onun için bir bebek şefkat ve özeni ile 10 yıl boyunca insanüstü sabır, emek ve çaba harcayan Beril Ablaya ecrini ziyade eylesin.

Onunla 11 yıl önce yaptığım bir söyleşiyi okuyan herkesten mümkünse ruhuna bir Fatiha okumaları ricası ile aşağıda paylaşıyorum. Sevgili Ağabeyim Kenan Işık Bey’le bir Malatya söyleşisi yapmak üzere Malatya’da 2013 yılının ağustos ayında bir otel lobisinde bir araya geldik. Zihnimde ona sormayı düşündüğüm 10 kadar soru vardı. Fakat hemen hepsini özetleyen birinci soruma verdiği cevaplar, diğerlerini sormaya gerek bırakmadı, diyebilirim. Zira oldukça içten, etkili, şiirsel bir anlatımı vardı Kenan Bey’in... Dokunmadım, müdahale etmek, araya girmek istemedim. Ve ortaya birçok sorumu özetleyen şiir tadında güzel bir söyleşi çıktı. Umarım siz de beğenirsiniz.

 İşte size Merhum Kenan Işık’tan kitaplık değerinde muhteşem bir Malatya tanımı;

“Bayramdan haftalar önce alınıp, anamın sırtını dualarla kınaladığı kurbanlık koçların peşi sıra neşeyle seğirten çocukluğumdur Malatya… Karda tahta okul çantası ile kızak kayan çocukluğum…”

 Malatyalı ünlü yönetmen, tiyatro sanatçısı, gazeteci, yazar, sunucu ve benim çok sevgili Kenan ağabeyim. 40 yıla yakın bir süredir tanıdığım, görüştüğüm, onca şöhret ve yoğunluğuna rağmen aradığımda uygun olmadığında bile, “Ziya’cığım seni birazdan arayacağım” diyerek cevapsız bırakmayan beyefendi, nezaket adamı, nahif insan Kenan Işık...

O sadece bir tiyatro sanatçısı, sunucu ya da yönetmen değil; Bir gönül adamı, aynı zamanda iyi bir Malatyalıdır. Hem de Malatyalı oldukları halde bundan utanan, sağlığında bu kimliklerini öne çıkarmak istemeyen kimileri gibi sözde Malatyalılardan değildi. Şöhretin başını döndürmediği nadir insanlardan/hemşerilerden biriydi.

Malatya deyince onun için adeta akan sular durur, içinde bir şeyler kıpırdar, davetimize sanki koşarak gelirdi. Hastalığına kadar son 30 yılda bugüne kadar davet ettiğim hemen hiçbir etkinliğe hayır demedi; işini erteledi, ama bizi ertelemedi. Onca yoğun programına rağmen birçok yarışmamızda jüri üyeliği, davet ettiğimiz birçok konferans, panel, yarışma ve sempozyuma konuşmacı olarak katıldı, görev aldı. Malatya Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nu kurarken, Haldun Dormen ve Ali Sunal’la birlikte kendisinden istifade ettiğimiz sanatçıların başında yer aldı.    

21 Mart 2014 tarihinde yaşadığı elim kazadan bir yıl kadar önce benden Niyazi-i Mısri şiirlerini istemiş, bunlardan seçkiler yapmamı isteyerek bir şiir CD’si çıkarmayı düşündüğünü söylemişti. Ben de 21 adet şiiri seçerek göndermiştim.

2013 yılının ağustos ayında sevgili arkadaşım Dr. Ali Yalçın’la Kenan Abi ve yeğenleri ile birlikte gittiğimiz Adıyaman/Sincik yolu üzerindeki Ağustos sıcağında üşüdüğümüz Uzundere’de kendisi de üşümüş; Ali beyin üzerine kendisinin “mis gibi sabun koktuğunu” söylediği yün yorganı örtmesi üzerine; “Annem ve babamdan sonra ilk defa biri bana merhamet ederek üzerimi örtüyor...”  diyerek hepimizi duygulandıran sözler söylemişti.

Yün yorgan altında bir süre serinde uyumuş, ardından birlikte yemek yemiş, uzun sohbetler etmiştik. Hiç unutmam Ali Bey’in yemek parasını verdiği esnada müessese sahibinin, ”Kenan beyin de parası nasip olsun” teklifi karşısında Kenan Ağabey cebinden çıkardığı 20 lirayı bahşiş vermişti. Son olarak malum kaza-dan 8 ay önce Malatya Belediyesi Dergisi için kendisiyle röportaj yapmak istediğimde, “Ziya’cığım, ben pek röportaj vermiyorum ama senin için hayır diyemem, buyur, nerede istersen yapalım...” demiş; Malatya’yı, Malatyalılığı bir solukta, şiir tadında anlatan aşağıdaki söyleşiyi yapmıştık.

Kuşağının iyi eğitim almış çok yönlü sanatçılarından biriydi. Birçok televizyon programı ile onlarca oyunda rol aldı, yazdı, yönetti. Profesyonel tiyatro hayatında 100’e yakın oyunda yazar/yönetmen veya oyuncu olarak rol aldı.

Onlarca oyun yazdı, sahneye koydu. Oyuncu, yazar yönetmen ve seslendirme sanatçısı olarak 30'un üzerinde ödül aldı. “Olmayan Kadın” ile Kültür Bakanlığı ve Uluslararası Tiyatro Enstitüsü Avrupa ödülü, Tanpınar’ın Huzur’u ile Türk Yazarlar Birliği’nin en iyi uyarlama ve Bakırköy Belediye Tiyatrosu “en iyi oyun” ödülünü aldı.

 Aldığı bu ödüllerin yanında kendisinin çok önemsediği, 2009 yılında Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü tarafından verilen Türkçeyi güzel ve etkili kullanma ödülü oldu. İki bin yılından sonra yaklaşık 13 yıl çeşitli televizyon kanallarında devam eden adıyla özdeşleşen ve Türk televizyon programları arasında fenomenler arasına giren Kim 500 Milyar İster/Kim Bir Milyon İster/Kim Milyoner Olmak İster adlı yarışma programlarını başarı ile sundu, yönetti.

Türkiye’nin önemli bir sanatçısı, Malatya’nın yaşayan en büyük tanıtım elçisi yaklaşık 10 yıldır suskundu Konuşamıyor, yazamıyor, üretemiyordu. Başta sevgili eşi Beril Işık Hanımefendi olmak üzere oğulları Ahmet ve Mehmet Işık, ablası Ayşen Hanım’a ve kardeşi Cengiz Bey’e gösterdikleri sabır, özveri ve emek için teşekkür borçluyuz. Ecirlerini ziyade eylesin. Rabbim rahmet eylesin…