Tokat’tan İnönü Üniversitesi’ne dönemin rektörü ile birlikte gönüllü olarak gelirken, “Tokat doğduğum, Malatya öğretmenlik yaptığım ildir; ikisi de bizim ilimizdir.” demiştir. Bu yüzden ilimizi, zengin mutfak kültürümüzü ve insanlarımızı sevmiş, Malatya’da şairliğe ve halk kültürü araştırmacılığına devam etmiş ve Malatya’ya şiirler yazmıştır. Malatya mutfak kültürüyle ilgili bir projeyi yürütmüş, Malatya konulu şiir yarışmasına ve daha birçok yarışmaya katılarak dereceler, mansiyonlar kazanmıştır. Yardımcı, Malatya’da bulunduğu bu dönemde hızlı yaşamış, çocuklarını üniversitelerde okutarak hayata hazırladığı gibi kendisi de boş durmayarak akademik basamaklarda yükselmiştir. Bunların bir çoğunu da en büyük destekçisi, meslektaşı ve fedakar eşi Mediha Hanım’ın çabalarıyla gerçekleştirmiştir. Yardımcı ailesi, Malatya’da çektiği sıkıntıların ürünlerini daha sonra fazlasıyla toplamıştır.
Aldığı ödüller de takdir edilişinin önemli işareti olup bunlardan bazıları:
1966’da Tokat Halkevi Hikâye Yazma Birincilik Ödülü,
1982’de M.E.B. Öğretmen Konulu Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
1985’te Tercüman Gazetesi Büyük Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
1985'te İçel Valiliği Türkülerin Hikâyesi Yazı Yarışması Üçüncülük Ödülü,
1986’da Sabri Akay Şiir Yarışması İkincilik Ödülü,
1988’de Yunus Emre Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
1990 yılı İhsan Hınçer, Türk Folkloruna Hizmet Ödülü,
1993’te Anniversary Fest of Humanist International Şiir Yarışması jüri özel ödülü, Stokholm-İsveç,
1994’te İznik Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
1994’te TRT Diyarbakır Radyosu Şiir Yarışması Birincilik Ödülü,
1995’te TBMM. 75. Yıl Destan Yarışması Üçüncülük Ödülü,
Tokatlılar Vakfı, Tokat Dernekleri Federasyonu ve Tokat Gündem gazetesi
tarafından her yıl düzenlenen Tokatlı EN'ler ödüllerinden 2011 yılı En İyi
Akademisyen Ödülü.
22 Aralık 2018’de Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu tarafından Türk Halk
Kültürüne Hizmet Ödülü.
29 Ağustos 2019’da Kayseri Kültür ve Turizm Derneği Başkanlığı ile Kayseri
Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığınca Kayseri Kültürüne Hizmet Ödülü. Biçimindedir.
İzmir’e yerleştikten sonra ilhamının azaldığını ve şiire eskisi kadar zaman ayıramadığını söyleyince, hayranı olduğunu bildiğim Nazım Hikmet’in hazin sonunu hatırlatıp “Üstadım size de bir Vera lazım” deyince, çok anlamlı bir cevap vermişti: “Bizim Vera’larımız evimizdeki nikahlı eşlerimizdir. Başkalarına ihtiyacımız yoktur.”
Kısacası Yardımcı, kalender bir Anadolu çocuğudur. Hepimizin arkadaşı, kardeşi, eşi, dostu, ahbabı, yakını, ağabeyi, yerine göre yaptığı davranışlarla babası, hocası, şairi, yazarı, bilim adamıdır. Bürokrasiyi ve bürokratik ortamlarda işlerin nasıl yürütüldüğünü çok iyi bilen ve daima bürokratlarla ve yöneticilerle yakın ilişkileri olan onurlu bir Cumhuriyet vatandaşıdır. Yaşamı boyunca onurundan ve gururundan taviz vermemiş, kendisini hiçbir zaman ve hiçbir ortamda ezdirmemiş, daima dik durmuş ve dik yaşamıştır. Kaba ağacın gürlemesi dal iledir diye Anadolu’da kullanılan bir tabirde anlatılmak istendiği gibi Yardımcı da daima çevresindekilerle birlikte saygı ve hayranlık uyandırmıştır. Babasının süvari alaylarında askerlik yaptığı yıllarda İsmet İnönü’nün yakın korumalığında bulunmuş olması, İzmir’e ilk giren süvari alayında yer alması, Atatürk’ün İzmir’e girdiği 9 Eylül günü İzmir Hükümet Konağı balkonunda konuşma yaparken meydanda atları üzerinde hazır bekleyen Süvarilerden biri olması ve daha sonra aldığı İstiklal madalyası, Yardımcı’nın daima övünç kaynağıdır. Toplu şiirlerinin yer aldığı Yazma adlı şiirinde ve Kurtuluş Savaşı Destanında bu temaları vurgulamaktadır.
“Hocam ben Malatya’yı çok seviyorum, eşim ise, türlü nedenlerle İzmir’i tercih ediyor. Kadıncağız benim yüzümden İzmir’den mahrum mu kalsın?” diyerek muzip bir biçimde gülümserdi. Böylelikle işlerini ince, usulünce, usuletle ve suhuletle yürüten üstadımız aslında kendi gönlünde yaşattıklarının çoğunu gerçekleştirmiştir. Bir yandan doğduğu kent Zile ve Tokat’a bir yandan doyduğu kent Malatya’ya ve diğer yandan da yaşadığı kent İzmir’e borcunu fazlasıyla ödemiştir.
Ailece veya yalnız olarak İzmir’e yolumuz düştüğünde ilk uğrayacağımız ailelerden biri, Yardımcı ailesidir. Bu ziyaretlerde zaman sadece gezmeye, eğlenmeye, dinlenmeye ve oyalanmaya ayrılmaz. Geçen yılların anıları tazelenir, çevre gezileri düzenlenir, yemekler yenir, kahveler, çaylar içilir, şiirler yazılır, okunur, yeni çalışmaların temelleri atılır, hatta yeni çalışmalar hemen tezgaha konularak devam edilir. Gümüldür’deki yazlık ev hocanın çalışmalarını rahatlıkla yürüttüğü ideal bir mekandır. Hoca, bazı misafirlerini doğal olarak bu fakirhanede (devlethane mi demeliydik) ağırlamanın mutluluğunu yaşamıştır.
Bir kurban bayramında birlikte yaşadıklarımız hala en tatlı anılarımız arasındadır. Kurbanlık boğanın ahı tutmuş olmalı ki, bayram gününde evin komple elektrik tesisatı hasar görmüştü. Elektriğin yokluğunu aratmamak için, bu olumsuzluğu bir fırsata dönüştürüp başta hocamız olmak üzere sırasıyla herkes şiirler okumaya, fıkralar anlatmaya ve türkü söylemeye başlayınca çok seviyeli bir ortam kendiliğinden oluşmuş ve geceye Can Yücel’in:
Hayatta ben en çok babamı sevdim dizeleri damgasını basarak hakim olmuştu. Hepimiz böyle bir bayram gecesi yaşadığımız için mutlu olmuştuk. Elektriksiz ve mutlu. Ertesi gün hızla sorun çözüldü ve hayat eskisi gibi akmaya devam etti.