Sen yoksun Gizem hanım.
Yokluğunla yetim kaldı şu kalbim.
Yarım kaldı güzel hayaller,
Evimin duvarı, kalbimin orta yeri, ellerim ıssız kaldı.
Şimdi bu kadar yalnızlıkla kim baş edecek?
Kim yetim kalan şu kalbimi şenlendirecek?
Sahi bu yetim kalp, senden sonra şenlenecek mi?
Alışacak mı sensizliğe bu insanlar, alışabilecek mi?
Sanmıyorum, bu o kadar kolay değil.
Ne bu kalp şenlenecek,
Ne de bu insanlar alışacak yokluğuna.
Ama hayır, insanlar nankördür hemen alışır yokluğuna,
Bir ben alışmayacağım, bir de bu satırlar.
Gizem hanım,
Bu gözler güzelliğini gördü.
Bu gözler başka bir güzellik tanımaz, bilmez...
Sanma ki dünyaları güzelliğine değişir,
Güzelliğine, dünyaları değişmez bu gözler.
Şimdilik yoksun Gizem hanım şimdilik.
Elbet bir gün geleceksin ya da ben geleceğim.
Biliyor musun yanına gelmeyi çok istiyorum,
Zaman işte her defasında olduğu gibi zaman yine aramızda.
Sen derdin ya Gizem hanım, her şey vaktinde güzel diye.
Bak her şey vaktinde değilmiş,
Sana alışmanın, sana âşık olmanın vakti ama sana kavuşmanın vakti değilmiş.
Vakit bu değilse, vakit ne zaman Gizem hanım?
Aramızdan biri çekilince mi vakit doğru,
Ya da ikimizde dünyadan istirahata çekilince mi?
Sanmıyorum Gizem hanım, sanmıyorum.
Vakit ikimize de düşman onu anlıyorum.
Gizem hanım, adın gibi gizlisin.
Saklısın, yasaklısın benim gibi yaralısın.
Dün vardın, bugün yoksun, yarın meçhul... Gizem hanım.
Yarın meçhul...
Bugün yoksun.
Gizem hanım, adın kalbimde gizli, damarlarımda, dudaklarımda, gözlerimde aşikâr...
İsa Demiroğlu