Türkiye de uygulanmaya çalışılan liberal kapitalist ekonomik sistem bir türlü rayına oturmadı.
Bu gidişle oturacağıda yok.
12 eylül askeri darbesinin asıl amacı bu sistemi sağlıklı bir şekilde rayına oturtmaktı.Her ne kadar ekonomik anlamda istenilen sonuçlar elde edildi ise de siyasal alanda istenilen sonuca bir türlü ulaşılamadı.
Hatta yürütmeyi temsil eden siyasal anlayış temsilcileri, yani iktidarı elinde bulunduranlar uyguladıkları siyasal kararlar ve yaratmaya çalıştıkları toplumsal örgütlenmeler ile uygulamaya çalıştıkları ekonomik sistemin önünü tıkayarak bir anlamda sistemin varlığını tehtit etmeye başladılar.
Bu böylesi bir sistem için çok ciddi bir durumdur.
Neden derseniz?
Sistemin uygulayıcıları olan siyasi kadrolar,başka bir tanımla siyasi partiler bu konuda yeterli olgunluk ve tecrübeye sahip değiller.
Ekonomik anlamda uygulanan geniş ve sınırsız liberalizm siyasal alanda tam tersi bir uygulama ile tamamen içine kapanarak toplumun var olan siyasal sınırlarını daraldıkça daraltılar.
İnsanların bireysel hak ve özgürlüklerini tamamen kendi düşünce alanlarına hapsederek tek tip bir toplum düzeni yaratmaya çalıştılar.
Bunada hiçbir siyasal literatürde olmayan bir tanım ekliyerek adına Cumhur başkanlığı sistemi dediler.
Buna uygunda yeni bir demokrasi tanımı getirdilerki her uygulaması adeta sistemin nefesini kesiyor.
İşin garip tarafı siyasal alandaki tıkanmışlığı sadece yürütmenin başındaki iktidar partisi
Yaratmıyor ona muhalefet eden ve olası iktidar değişikliklerinde iktidara talip olan yani iktidar olabilecek muhalefet partileride bunun karşısında politika üretemiyerek var olan iktidar partisinin benzeri bir uygulama ile muhalefeti örgütlemeye çalışıyor.
Yani oda umut vermekten uzak bir siyasal anlayış ve örgütlenme içinde.
Yani iktidar partisi AKP iktidardaki gücünü kullanak liberalizmin siyasal örgütlenme alanını elinde geldiğince daraltıyor.Muhalefet partisi CHP de kendi içindeki örgütlenmeyi tek,ben merkezci biranlayış temelinde kendi örgütlenme alanını daraltıkça daraltıyor.
Gerek iktidar, gerek muhalefet partileri olsun kendi iç bünyelerinde bir demokrasi havası göstermeye çalışıyorlar İsede pratikteki uygulamalardan bunu böyle olmadığı görülecektir.
Partiler de özellikle kendi bölgelerinde kitlelerin,parti kadrolarının siyasal özgürlük alanını ekonomideki serbestliğe tersi bir şekilde toplumun siyasal özgürlük alanını daraldıkça daraltıyorlar
Her parti kadrolarnda liyakat ve özveriyi bir zorunluluk görüp bunu benimseyip uyguladığını iddia ediyor isede pratikteki örgütlenme çaĺışmalarında bunun tam tersi bir uygulama sergiler.
Bu anlamda partilerin önümüzdeki kongre süreçlerinde nasıl bir tavır tanıyacaklarını hep birlikte göreceğiz.
Dikkat edin AKP nin içinde çıkacak olan siyasal partilerde hep Hak,hukuk, Adalet gibi kavramları sıkça dile getirerek öne çıkması tesadüfi bir yaklaşım değildir.
Peki bu tıkanmışlığa bir nefes olurmu illaki olur.
Sonuç itibarıyle, ekonomideki serbestlik toplumdaki siyasal serbestlik ile desteklenmediği sürece bu tıkanmışlığı aşmanın imkanı imkanı yoktur.