Değerli Hüseyin Sarıgül dostum arkadaşım kardeşim; dost acı söyler ve gerçekleri bir bir sıralar. Dostun, arkadaşın, kardeşin olarak ben gerçekleri bir bir sıralayayım. Size beğeni butonuna basan yorum yapan arkadaşlarımızda tek tek cevap haklarını sizin adınıza saklı tutarak cevaplarını versinler.
1- Çerçeveye Sığmayanlar kitabımın içinde yer alan üç köşe yazımın 1. Cilt kitabına yazdığımın tarihlerini ve kısaca açıklamalarını vereyim.
a) Malatya'da ‘’Deprem Riski 14 Mayıs 2003 Malatya güneş Gazetesi. 995 yılından başlayarak en son 1987 yılında Doğanşehir ve Malatya’mızı etkileyen depremlerin şiddetini ve Richter ölçeğini bu işin uzmanının ismini de vererek, o yazımın sonunda demişim ki sözün özü olarak; bu riskten bizi kim kurtaracak? Hemşerilerimizin tümünün katılımı olmadan, yarınlarımıza sahip çıkmadan asla diyorum. Ya siz. Diyerek köşe yazımı noktalamışım. Bu yazımdan sonra orada durmuşuyum. Hayır!
b) Türkiye Kıpır Kıpır, Ya Malatya? Diyerek, 28 Mayıs 2003 tarihinde Malatya Güneş Gazetesinde deprem olmadan alınacak önlemlere ilişkin bir yazı kaleme almışım ve yalnızca bir iki fıkrasını başlık halinde sunayım.
A- Birincisi; son 25 yıl içerisinde yapılan kamu binaları başta olmak üzere, tüm yapıların hem zemin etüdü boyutuyla hem de yapı itibariyle olası bir depreme karşı nasıl sağlıklı bir yapıya kavuşturabiliriz?
B- İkincisi; Bundan sonra yapılacak tüm yapıların başta zemin etüdü olmak üzere, bütün aşamaları göz önünde bulundurularak sağlıklı bir yapılaşmayı nasıl gerçekleştirebiliriz. Burada kesiyorum ilgilenenlerin devamını 23 Mayıs 2003 Malatya Güneş Gazetesi. Çerçeveye Sığmayanlar kitabımda bunlar yayınladı.
c) Muhtar Evleri Ne İşe Yarar diye 4 Haziran 2003 Malatya Güneş Gazetesinde ise Bingöl Depreminden birkaç gün sonra Bingöl kentini inceledikten sonra uzun uzadıya depremden sonra alınacak önlemleri yazdım. Eğer o gün yazdıklarım okunsaydı Malatya’mız 6 Şubat depremden sonra evleri hasarlı olan bu evlerin ahlaksız soyguncular tarafından talanına maruz bırakılmazdı. Daha ne diyeyim.
Değerli Hüseyin Sarıgül dostum, ben bağcıyı dövmedim. Bağcıyı dövmeye de çalışmadım. Bağcıya üzüm bağıma zarar verdiğini bağıra çağıra söyledim. Yalnız üzüm bağıma zarar verdiğini söylemekle kalamazdım. Yanlış yaptıklarını o kadar haykırarak adlarını vererek üst düzey yöneticilerimiz, Valilerimiz Belediye başkanlarımız diye duyurmaya yıllarca çalıştım. Ve olan oldu sözümü dinlemeyenler 6 Şubat deprem öncesi ve sonrasında bir de gözümüzü açtık ki; ‘’Havasını Soluduğumuz, Kana Kana suyunu İçtiğimiz, Toprağına Birlikte Basıp, Kaldırımlarında Omuz Omuza Yürüdüğümüz, Güzelim Malatya’mızın Asbuzumuzun; Havasını soluyamaz, Kana kana suyunu içemez, Toprağına birlikte basamaz, Kaldırımlarında omuz omuza yürüyemez haline gelmiş, getirmişler, getirmişiz elbirliği ile! Yerleşkemizin bu halinden hiç mi vicdanınız sızlamıyor ve gece rahat uyuyabiliyor musunuz, uyuyabiliyor muyuz? Sözüm yalnız üst düzey yöneticilere ait değil. Ya sorunlarımızdan ve sorunların çözümünde ortak sorumluluğu olan kentimiz Ana Muhalefet Partileri olmak üzere, muhalefet partilerimize, Meslek örgütlerimize, sivil toplum kuruluşlarımız, ya siz sevgili ve değerli hemşerilerim ve okurlarım sizler ne yaptınız? sizler sezimizi duyup, bağımıza sahip çıkıp ilgilenmediğiniz için siz sorumlu değil misiniz? Etrafta yanlış yapan, bağın sahipleri, bağınıza sahip çıkmadıkları için hangi uyarıları tek başına veya örgütlü olarak başınızı uzatıp seslendiniz mi? Hiç mi özeleştiri yapmayacak mısınız? Bunu yazdıklarım söylediklerim için isterseniz bana kızın ama bu gerçeğin altını ben çizmek istiyorum.
Peki 6 Şubat 2023 büyük felaket sonrası deprem bize bir şeyler söyleyip öğretmediyse daha ne öğretecek. Deprem öncesi yazdıklarımı okumadınız dinlemediniz. Ya onca felaketi yaşayanlar olarak sözüm bu kez ‘’BAĞCIYA’’ yani bugün depreme önlem alanlara değil, onlar Malatya’mıza bir şeyler yapma uğraşı ve çabası içerisindeler. Ancak;
Sevgili dostum Hüseyin Sarıgül kardeşim, onların bu uğraşılarının ve çabalarının bu kez de 6 Şubat deprem felaketinden sonra, yalnızca yanlış yaptıklarını söyleyerek bağcıyı dövmeye çalışmadım. ‘’BOZULAN BAĞIMIZA ÇÖZÜM ÜRETME VE SORUNLARIMIZIN ÇÖZME NOKTASINI KONUŞALIM, ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZİ BİRLİKTE ÜREETİP; ÜRETİKLERİMİZE SAHİP ÇIKMA NOKTASINDA NEREDEYİZ’’? Diye olanca gürültü koparacak şekilde söyledim yazdım, televizyonlarda konuştum. Çığlık attım durum.? Ben aylarca yazıp, televizyonda konuşup bağımızın, yani Malatya’mız Yerleşkesine verilen çabaların, mevzi planların yanlış olduğunu da, çözüm yolarının da olduğunu, onlarca yazdığım köşe yazılarımla, üst düzey yöneticilerden başlayarak her kesime anlatmaya çalıştım. Onları da duyan oldu mu? Başta Ana Muhalefet partisi olmak üzere diğer siyasi partilerimizin görevi Malatya’mızda bir sorun yaşanmış, bunlara çözüm üretmek değil mi? Malatya’da siyasi partilerimize üye o kadar mimar mühendis üyeleri var. Hangi siyasi parti bu üyeleri ile istişare edip alternatif bir plan önerileri oldu mu? Olduysa benim mi haberim olmadı? Bir tek bu konuda Malatya Mimarlar Odası Başkanı Değerli kardeşimiz Sayın Yunus Emre Fidanel ‘’Bakırcılar Çarşısı ve Çevresi Planına’’ itiraz edip alternatif bir plan önerisi sunmuş olup, ben de bu itiraz planına teşekkür ettiğimi yazmıştım.
Biliyorum yazımı birileri uzun bulup okumayacaklar. Varsın dün deprem öncesi yazdıklarımızı okumayanlar nasıl bir gece ve gündüz deprem felaketi ile karşılaştığımızda ne yapacağımız şaşırarak oradan oraya kaçışıp durup ah vah ettiysek, bu kez de deprem sonrası Malatya’mıza ‘MEVZİ İMAR PLANI’’ uygulamalarına sesiz kalıp birkaç sene sonra Malatya’mız Yerleşkesinin hedefini şaşırmış halde bulursak ve görürsek, bu ne yanlış uygulamalardır diye sızlanmaya hakkımız olmadığını şimdiden söylemek istiyorum.
Hüseyin Sarıgül kardeşim facebook’a bir yazı bırakıp bana bir yol açtın. Bu ne kadar uzun bir yazı diyerek bana gönül koyma. Yol açtığın bu yazıyı başlığını değiştirerek benim facebook blokumda da yayınlayacağım. Bakalım ne diyecekler? Açtığın bu yol için ayrıca teşekkürller.