Her sabah yeni bir güne uyanıyoruz. Her yeni gün bize başka hislerle dolu anlar yaratıyor.

İlk bakışta her gün bir öncekine benzer görülürken, aslında bu gün başka hiçbir güne benzemiyor.

Uyandığımızda çoğu zaman planlar vardır kafamızda. Günü ve yapacaklarımızı planlarken, çoğu zaman sabah güneşini, içtiğimiz kahvenin tadını kaçırırız.

Aklımızda deli düşünceler dönerken sadece yaşıyoruzdur, hmek pek yoktur programımızda.

Düşünmek zorunda olduğumuz bir işimiz, bir kredimiz veya başka sorunlarımız vardır mutlaka. İşin kötüsü, düşün sekte, düşünme sekte, kaygılan sakta aynı sorunlar uzun süre daha orada duracaktır muhtemelen.

Olaylara yüklediğimiz anlam çoğu zaman bizi zora sokuyor sadece. Aslında mutlu olabilmemizi, hissedebilmemizi sağlayan da yaşadığımız an’dır.

Hayatımızı sürekli gelecekte yaşamak kaygı seviyemizi arttırır. Çünkü geleceği çok da ön göremiyoruz. Değiştirebileceğimiz tek an yaşadığımız an’dır.

Çoğu zamanda an’ın kendisini değil o an’a bakışımızı değiştirebiliriz. Kaygı yaşayarak, ya da korkarak ya da sadece harcayarak geçirdiğimiz her an sonraki yıllarda bizden öç alıyor. Çünkü dönüp baktığımızda kendimizi bir maratonda sürekli koşarken buluyoruz. Durup nefes almayı, dinlenmeyi unutuyor her şeyi alelacele geçiriyoruz.

Bu anlamı değiştirebileceğimizi hiç düşünmeden yaşayıp gidiyoruz.

Hiçbir şeylerin eksik olduğunu düşündüğünüz anılarınız olmadı mı? Neyin eksik olduğunu bilmediğiniz, ama ters giden bir şeylerin olduğunu htiğiniz anlardan bahsediyorum.

Mutluluk ve huzurumuza gölge düşüren anlardır onlar. Hiçbir şeye hizmet etmeyen, kurtulamadığımız bir iç sıkışması halidir çoğu zaman.

Hayat ertelemeye gelmiyor. Yaşamamız gereken an tam da bu an’dır. Şu an bu satırları okurken geçirdiğiniz an. Onun dışındaki bütün anlar yaşamaya başlandığı noktada anlamlı hale gelmelidir.

Bunun farkında olmadan hep bekleyerek veya erteleyerek geçirdiğimiz her an sonrasında yarım ve eksik kalır.

Yeri geldiğinde düşünmek, öncesinde veya sonrasında kaygılanmamak bize bağlı aslında. Yarının ya da 5 yıl sonrasının bize ne getireceğini madem bilmiyoruz, o zaman bildiğimiz şeyleri yapmaya çalışalım.

Sorumluluklarımızı yerine getirirken keyif almaya çalışalım.

Bizi aşan uzun süreli ve yüksek borçlara mümkün olduğunca girmemeye dikkat edelim. Kendimizi hayata bırakırken ne istediğimizi bilmeliyiz.

Bilmeliyiz ki yolumuzu ona göre çizelim. Ve yolu yürürken hakkını vererek yaşayalım.

Beklerken hayatı kaçırıyoruz, o yüzden beklememeli sadece yaşamalıyız. Bu hayatın başka türlü tadı çıkmıyor çünkü…

Sağlıklı, mutlu, huzurlu günler dileğiyle!...