Dağların beyi… Beylerin dağı… Eyy Beydağı!...

Severim toprak kokusunu. İliklerimde duyduğum vatan sevgisinden mi bilmem; ama yağmur sonrası havaya yükselen o koku yok mu, o koku mest eder beni. Hele de o koku gülle tanışıksa, karanfille sarmaş dolaş olmuşsa…
Toprak kokusu ülkemin her yerinde ayrı bir güzelliktedir; ancak Malatya Beydağı’nda bir başkadır. Beydağı; gönüllerin kekik kokulu, çiçek kokulu dağı… Malatya’mın incisi, koruyucusu, göklerden seçicisi, rüzgârlarıyla cennet kokusunu taşıyan sevgilisi…
Bayrak şairi Arif Nihat Asya Beydağı için ne demişti bir şiirinde:
“Semalarından inen bulutun Gündüzbey’i alnından öptüğü Beylerin dağı”…
Gönlüne ortak gören şair Ergönül, ise Beydağı için;
Karlık’ta balın olam
Kernek’te yolun olam
Al Tohma’ya at beni
Bir kuru dalın olam
Beydağı dağım benim
Gönül ortağım benim” diye sesleniyor Beydağı’na.
Öyle ya nice şiirler söylenmiş, nice Türküler yakılmış Beydağı’nın alnının akına; beyazına, alına, sarısına, moruna… Âşıklar onu anlatmış maşuklarına, hikâyeler onun için yazılmış yaprak sayfalarına. Bağrında barındırdığı Geyikler geçidi ile Beydağı, kuşlara özellikle de kekliklere koynunu açmış ses versinler diye… Ya sular; sular, küçük dereciklerle ondan uzaklaşmanın verdiği hüzünle çağıldayarak ağlamışlar. Bazı sular terk etmemekte direnmişler Beydağı’nı. O nedenledir ki Beydağı’nın bir adı da Sular Dağı olmuş.
En güzel göz, gönül gözüdür, derler ya… Ben de diyorum ki, ne mutlu Beydağı’nı gönül gözüyle görenlere…
Beydağı’yla heybetleşir Malatya’m…
Efsanem, hikâyem, şiirim, destanım, türküm Malatya’m.
Bembeyaz papatyalar, sarı çiğdemler, mor sümbüller ile süslü Beydağı eteklerine kurulu Malatya’m…
Sabahın ilk saatleri ile başlayan gün boyu devam eden Beydağı’nın çiçeklerinin kokusunu yudumlayan Malatya’m…
Yatsıdan sonra yıldızlara gülücükler dağıtan, ay ışık saçarken Beydağı’ndan esen rüzgârla Cennet kokusu soluyan Malatya’m...
Malatya’nın gururu Beydağı’ndan Malatya’yı; Malatya’dan Beydağı’nı ayrı düşünmek ne mümkün. Beydağı’nı aşk ile sevmek, onu anlamak için pınarlarından su içmek, çiçeklerini koklamak, rüzgârına bağrını vermek, Karlık’ta bal yemek, Kernek’te çimmek gerek.
Bulutlar, sevdalıdır Beydağ’ına. Onun için hiç eksilmezler üzerinden ve bilinmeyen mekânların, bilinmeyen zamanların türkülerini gece ve gündüz Beydağı’na anlatırlar biteviye ve özlemle… Kernek’in tepelerinde türküler, onun için yürek yakıcı ve içlidir.
Beydağı, Beydağı bulunmaz eşin
Malatya’yı aydınlatır ayla güneşin
Eyy Beydağı, dağların beyi… Dağların huzurunda el pençe durduğu yüce dağ!
Ey beylerin dağı, beylerin sığınağı! Beylerin dert ortağı… Eyy bağların bağbanı! Yiğitlerin otağı! Battalgazilerin yurdu… Seni, üzerinden uçan kuşların selamladığı gibi ben de selamlıyorum. Yüce ol, vakur kal…
Kutsal bir dağdır Beydağı. Kurdu, kuşu, aslanı; taşı, toprağı mübarek…
Kartallar yuva yaparlar yücesine, yaylaları yılkıların, orta kesimleri aslanların yurdudur. Yılan, çıyan, akrep, börtü böcek, eteklerine yerleşir. Yeryüzünde eşi benzeri olmayan endemik bitkiler, çiçekler çevrede yaşayan canlılara sağlıklı hayat verir. Arılar en güzel kokulu, bin derde deva balı; Beydağı’nın eteklerindeki çiçeklerden toplar. Koyunlar, kuzular, keçiler, oğlaklar, geyikler, karacalar her yanında özgürce koşuşurlar. Horata vadisine doğru inip yayılan geyiklerin tepeleri aştığı geyik geçidi diğer canlılara da yol olur.
Kar boranda yollarını şaşırsa
Alsa beni Beydağı’nı aşırsa
Beydağı’nın yaylalarında, koyaklarında yılkı atları oynaşır. Kısrakların uzun yeleli zarif boyunlarını yukarı doğru kaldırıp nazikçe kişnemeleri, içlerini gıcırdatır aygırların. Nara atar aygırlar. Kayalardan geri dönen yankılarını dinlerken kendileri ürperir, titrer ve korkarlar.
Dağların ruhu da heybetleri gibi görkemlidir. Hele de Beydağı olunca… Beydağı’nın heybeti gibi ruhu düşmana korku salar, dosta gönül ferahlığı verir. Bilirsiniz, dağların yücelerinde kurt, yüksek tepelerinde kartal hiç eksik olmaz. Yücelerde barınamayan çakallar ise dağların eteklerindeki inlerinde kendilerine doğacak fırsatı beklerler.
Kış olur, Beydağı’nın başındaki kar, boran dondurur cümle âlemi… Yaz olur buz gibi sularla yürekler soğutulur. Beydağı’nın tepesinden ovaya esen yel, serinletir cihanı. Malatya’nın seyreden gözleri, atan yüreğidir Beydağı. Şehir sırtını O’na yaslar. O’ndan güç, kuvvet, ilham ve şevk alır. Ya Beydağı’ndaki kayalar… Yalçın kayalar. Hele içlerinde biri var ki güneşin doğuşunu ve batışını seyretmek için Beydağı’nın zirvesine yerleşen Karakaya, ufuktaki bulutlara göz kırpar muzipçe.
Selam sana; şahin bakışlı, deli Fırat akışlı, keklik sekişli Beydağı’m.
Selam sana; kekik kokuşlu, vakur duruşlu, Anadolu nakışlı Beydağı’m.
Selam sana türkülerimin gözdesi, Malatya’mın simgesi yücelerin yücesi Beydağı’m, sonsuza kadar arkamızda dur. Bize güç, huzur ve esenlik ver