"Olma", "erginlik", "pişkinlik" anlamlarına gelen kemal sözcüğünün edebiyat ve sanat dünyamızda büyük bir yeri vardır. Romanımızın, şiirimizin çeşitli Kemal'lerinden söz edilir. Bu yazıda Çukurova'nın edebiyatımıza armağan ettiği iki Kemal, Orhan Kemal ve Yaşar Kemal üzerinde durulacaktır.

ORHAN KEMAL (1914-1970)
Asıl adı ve soyadı Mehmet Raşit Öğütçü Olan Orhan Kemal, Adana'da (Ceyhan) doğmuştur. Babası avukat, milletvekili, adalet bakanı, parti lideri (Ahali Cumhuriyet Fırkası, 1930), gazeteci (Ahali gazetesi) Abdülkadir Kemali (1887-1948), Cumhuriyet döneminin muhalif isimlerindendir, 1931 'de siyasi çalışmalarından dolayı baskı göreceğini sezerek önce Suriye'ye kaçmış, oradan da Lübnan'a geçmiştir. 1939'a kadar Türkiye'den uzaklarda yaşamıştır. Orhan Kemal'in annesi Azime Hanım (1899-1961) Adanalıdır. Rüştiye mezunudur, Bir süre ilkokul öğretmenliği yapmıştır. Ortaokul üçüncü sınıftayken 1932'de Beyrut’ta bir yıl babasının yanında kalan Orhan Kemal, orada bir matbaada işçi olarak çalışmış, daha sonra Adana'ya dönerek öğrenim hayatını noktalamıştır. Bu dönemi Baba Evi ve Avare Yıllar adlı eserlerinde işlemiştir, Bu yıllardan başlayarak hayata atılan Orhan Kemal, pamuk fabrikalarında kâtiplik, ambar memurluğu yapmış, tüccardan Hilmi Efendi'nin önerdiği hileli bir işi yapmayı reddedince iftiraya uğrayarak 1938'de işinden atılmıştır.
Niğde'de altı aylık bedelli askerlik yaparken, askerlik görevinin bitimine 40 gün kaldığı sırada bir ihbar üzerine Türk Ceza Kanunun 94. maddesinden yargılanarak beş yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu konuda, "Komünizmin ne olduğunu bilmediğim bir sırada, sırf Nâzım Hikmet'in kitaplarım okuduğum iddiasıyla mahkemeye sevk edildim" demektedir.1
Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le üç buçuk yıl (1940-1943) birlikte kalan Orhan Kemal, burada sanatçı kişiliğini geliştirmiş ve belli bir düzeyde Fransızca öğrenmiştir, Önceleri daha çok şiir yazan ve şair olmaya çalışan Orhan Kemal, Nâzım Hikmet'in tavsiyesiyle hikâye yazmaya başlar: “Hapishane benim için bir çeşit üniversite oldu diyebilirim. Hikâyeci, romancı kabiliyetim orada keşfedildi ve gelişme yoluna girdi."2 Bursa Cezaevi anılarının bir kısmını Nâzım Hikmet'le Üç Buçuk Yıl adlı eserinde işlemiştir3 Ayrıca 72. Koğuş da bu dönemle ilgilidir. Nâzım Hikmet’le ilgili kitap şu cümlelerle biter: "Nâzım'dan başkası bilmiyordu, bilemezdi ki, yüreğimin büyük bir parçasını hapishanede bırakıp, hapishanedekilerin dostluklarını evime götürüyordum”
1939-1940'tan itibaren önce şiirleri ardından hikayeleri Yeni Mecmua, Yedigün, Yeni Edebiyat, Yeni Ses, Gün, Yürüyüş, İkdam, Yün ve Dünya, Adımlar, Varlık, Seçilmiş Hikâyeler Dergisi, Yığın, Yaprak gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı, bunlarla dikkati çekti. 1949-1950'den itibaren adı geniş kitleler tarafından duyuldu. İlk kitapları basıldı. önceleri "Raşit Kemali" imzasını kullanan yazar, Kemal Sülker'in buluşuyla 1950'den itibaren "Orhan Kemal” imzasını kullanmaya başlamıştır.
Orhan Kemal, cezaevinden çıktıktan sonra 1943'ten başlayarak Adana'da kısa bir süre sebze nakliyeciliği yapmıştır. Verem Savaş Derneği, Bağ ve Bahçeler Derneği, Tabipler Odası gibi kuruluşlarda çalışan Orhan Kemal, 1950’de işinden atılınca hayatını kalemiyle kazanmak ve bulunduğu dar çevreden kurtulmak amacıyla İstanbul'a gitmeye karar vermiştir.
Bu arada 1937’de, Boşnak bir ailenin kızı olan 1922 Zağrep doğumlu Nuriye ile evlenir. 1938 Nisanında ilk çocukları Yıldız doğar. Bu dönemi Cemile ve Dünya Evi romanlarında işlemiştir. 1944'te oğlu Nâzım doğar. 1949'da ise ikinci oğlu Kemali doğar. Orhan Kemal'in bir kızı üç oğlu vardır,
Beş kişilik aile, l7 Nisan 1951'de İstanbul'a gelerek Orhan Kemal’in Bursa hapishanesinden arkadaşı İzzet'in Kasımpaşa'daki evine yerleşir, Üç-dört ay kadar bu evin tek odasında kalırlar. Bir süre sonra Fener'de bir ev kiralayarak oraya taşınırlar. Sıkıntılı günler devam etmektedir. Karı koca çalıştıkları halde bir türlü rahat bir biçimde yaşayamamaktadırlar. Orhan Kemal, bir sürü eser kaleme alan bir sanatçı olsa da bu sıkıntılar sonraki yıllarda da devam edecektir. Çünkü yazdığı eserlere çok küçük telif ücretleri ödenmekte, her zaman olduğu gibi işin kaymağını yayıncılar; sinemacılar, gazeteciler yemektedir.
Orhan Kemal, İstanbul'da bulunduğu yıllarda iki ayrı kovuşturmaya uğramıştır. Bunların ilki 1956'daArka Sokak adlı hikâye kitabı yüzündendir. 1966'da ise, Ömer Şengün'ün ihbarı üzerine Orhan Kemal ve iki arkadaşı hücre çalışması ve komünizm propagandası yapmak iddiasıyla tutuklanır. Sultanahmet Cezaevi'nde 35 gün yatan Orhan Kemal sonuçta bu olaydan beraat eder.
1967'den başlayarak çeşitli hastalıklara yakalanmıştır. Tedavi olmak üzere gittiği Bulgaristan'da geçirdiği bir kalp krizi sonucu 2.6.1970'de Sofya'da ölmüştür, Zincirlikuyu Mezarlığında gömülüdür.