Yakın dönmede Kafası karışıklar, Aydınlarımıza ne oldu böyle, toplumun yapısı silikleşti mi diye birçok soruyu kendi içerisinde barındıran kavramlar köşe yazımın köşesine oturdular. Bugün de ‘Entelektüellerde Mi? Silikleşti’ kavramı, köşe yazımın başlığına gelip oturdu. Hoş geldiler sefalar getirdiler demesine diyeceğimde, ancak bu işin içinden nasıl çıkacağımı da düşünmüyorum değil.
Sağ olsun Değerli Prof. Dr. Ünal ŞENTÜRK Hocam ‘Toplumsal Yapıyı’ anlatırken mealen- Bahçeyi sularken harkın yalnız suladığı bölgeye bakarak suyun işlevinin bir yanını görür, bütünün işlevini anlayamazsınız. Suyun kaynağından başlayarak yaptığı yolculuk sürecini izler, işlevlerine bakarsanız o zaman suyun ‘işlevinin’ bütünlüğünü görebilirsiniz diyerek, ‘Toplumsal Yapıyı’ ve içindeki ‘Kurumlarında’ yolculuğunu Avcı Toplayıcı-Bahçecilik, Tarım Toplumu, Sanayi Toplumu, Endüstri Toplumu, Post Endüstri Toplumu ve giderek içine girdiğimiz ‘Bilgi Toplumu’ ile birlikte ‘YAPILARIN’ içindeki yolculuğunu, kaynağından hareket ederek çözebilirsiniz- dediğini hatırlıyorum.
‘Entelektüeller de Mi Silikleşti’ yazımın başlığındaki tümel kavrama ilişkin kim silikleşti dediğimde, karşıma ‘Entelektüel’ kavramının çıktığını görüyorum. Entelektüel teriminin sözcük anlamına baktığımda, sıfat olarak ‘düşünce sorunlarıyla ilgili’. TDK sözlüğündeki anlamı ise karşılığında ‘Aydın- Fikir sorunlarıyla ilgili’. Bu kadar anlam yüklü bir kavramın içinden çıkabilirsen çık bakalım Asım Demirkök.
Değerli Ünal Şentürk hocam kaynağına git demişti. Bakalım kaynağına gitmeyi becerebilecek miyim? Beceremezsem değerli sosyoloji hocalarımdan birileri elbette yazımın altına kısa notlar düşerek benim yolculuğuma önderlik ederler diye umuyorum.
Entelektüel düşünce sorunlarıyla ilgili ise düşünceye vakit ayırması, fikir üretiyor olması ve okuyup yazması gerekiyor. Bu da geçim sıkıntısının olmamasını ve bu eylemine vakit ayırması gerekiyor. Öyleyse ‘Avcı Toplayıcı Toplumu’ aşıp mülkiyetin ortaya çıkması ile birlikte, artı ürünün ortaya çıktığı ‘Tarım Toplumunun’ içine bakmamız gerekir diye düşünüyorum. Yine de ‘Avcı Toplayıcı Toplumun’ içinde deneyimli topluma yol gösteren, yol açan yaşlı insanları da düşünmüyor değilim. Düşünceye vakit ayırıp, yazıp çizenler elbette yaptıkları bu işin karşılığını alacaklar. Bu nedenle artı üründen kendilerine bir payın ayrılması gerekmektedir. Almasına alırlarda o günden bugüne bu işlerle uğraşanların başları da beladan eksik olmamıştır.
Birkaç örneğine bakacak olursak Sokrates’e göre erdem; ‘insana kendisine özgü ve uygun olanı gerçekleştirme ve kendisini gerçekleştirme imkânı veren yetkinliktir’. Diğer bir ifadeyle erdem, ‘insanın insan olmak bakımından sahip olduğu doğasını gerçekleştirmesidir’. Bu düşünceye sahip olan ‘Entelektüel Sokrates’ tereddüt etmeden ‘Baldıran Zehir’ini’ içmiştir.
Bu durum dünyanın geçmişte geçiş süreçlerinde az buz olaylar yaşanmadı değil. Toplumsal Yapılarının daha yakın bir zaman diliminde aydınların evrensel ölçekte, barış, insan hakları ihlalleri, adil bir paylaşım, çevresel ölçekte duyarlılık gündemlerini oluşturur, bunun mücadelesini verirlerdi. Kimlerdi bunlar? Ne mücadelesi vermişlerdi?
Hızla 1960’lı yıllara geldiğimizde; ‘ABD askerleri Vietnam savaşında korkunç katliamlara tecavüzlere ve işkencelere karışmıştır. Sivil halkın üzerine 7 Milyon ton bomba atıldı. Bu bombalardan günümüzde bile patlamamış olanları insanları öldürmeye devam ediyor. Atılan bombaların başında Misket ve Napalm bombaları gelmektedir. 1964-1973 yılları arası sadece Laos’a 2 milyon ton bomba atılmıştı. Günümüz de Laos’ ta Amerika tarafından atılıp patlamamış bombalar yüzünden her yıl 100 kişi ölmekte, yaralanmakta veya uzvunu kaybetmektedir’.
İşte bu ayıplı vahşetin sesini bir elin parmaklarından oluşan Avrupa İnsan Mahkemeleri; (Onursal Başkan) Bertrand Russel-İdari Başkan Juan Paul Sartre ve içlerinde ülkemizden duyarlı bir ses; Uluslararası avukat ve Milletvekili Mehmet Ali Aybar’la birlikte, dünyanın çeşitli ülkelerinden 13 ‘Entelektüel’ Amerika’yı yargılarlar’. Onursal Başkan Bertrand Russel; ‘’Bizler yargıç değiliz. Bizler tanığız. Görevimiz insanoğlunun bu korkunç suçların tanıklığını üstlenmesini sağlamak ve insanlığı Vietnam’da adaletin safında birleştirmektir’’. Diyerek dünya kamuoyuna duyurur.
Peki bu ‘Entelektüel’ dediğimiz insanlar vasıflarını nereden alırlar Bir de ona bakalım. Her kavramın olduğu gibi entelektüel kavramının da bir geçmişi, bir alt yapısı bir birikimi tarihsel bir perspektifi vardır. Ben ona girmeyeceğim. Ben ‘Entelektüelden’ kısaca ne anlıyorum onu anlamaya çalışacağım. Varlığın maddi gerçekliğini gören, ona ideolojisini karıştırmadan, gerçekliğin düşüncesini ve onun somut dünyadaki karşılığını, kimselerin dayatmasına mahal vermeden, hayatı anlama yetisine sahip çıkan ve bu düşüncesini kamuoyu önünde açıklayan kişi olarak bakıyorum. Buna ister aydın ister entelektüel, isterseniz bilim insanı deyin. Bu onun tüm vasıflarını içerir ve içinden geçtiğimiz dünyanın tarihsel süreçlerinde önemli rol oynamışlarıdır.
Yine içinden geçtiğimiz bu ‘Belirsizlik’ ve ‘hakikatin gerçekliğinin’ kaybolduğu, küreselleşmenin ve bu günkü yaşadığımız dünya düzenin içinden, yeni bir uluslararası sistemin ortaya çıkacağı geçiş sürecinin içinden geçtiğimizi düşünüyorum. Ne kadar ve nasıl süreceği konusunda muğlaklık ve belirsizlik sürüyor. Güvenlikten iklim değişikliğine, nükleer savaştan, gıda ve su krizine, iç savaşlardan şiddete kadar büyük bir alanda riskler gözlerimizin önünde cereyan ediyor. Geleceğe karşı güvensizlik, korku ve endişenin yaygınlaştığı ve derinleştiği bir dönemden geçiyoruz.
‘Entelektüellerin’ diğer bir anlamda kuvvetli kişiliklerin giderek flulaştığını, her şeyin giderek değerini yitirdiği, hakikatin ortadan kaybolduğu gibi, günümüzde çevresini de değersizleştiriyor.
İşte tüm bu nedenlerden ötürü yurdumu, yurdumun güzel insanlarını dünyanın bu geçiş sürecinde sağlıkla, selametle yarınlara taşıyacak ‘Babayiğit’i çevresiyle yarınlara taşıyacak bir oluşumu aradığımı söylemek istiyorum.