Dünkü yazımda 13 ilçemizin dışında Malatya’mız Tanıtım Günlerinin tanıtımının yapılacağı Atatürk Kültür Merkezinin giriş bölümüne, Malatya Valiliğimizin, Büyükşehir Belediyemizin ve İnönü Üniversitemizin stantlarının yerleştirilmesinden söz etmiştim.

Açık olarak söyleyecek olursam, geçtiğimiz tanıtım günlerimizde İnönü Üniversitemiz bu tanıtım günümüzde kendi varlığını htiremedi. Elbette ki bu htirememe stanttaki hocamız ve oradaki çalışan arkadaşlarımızdan kaynaklanmıyordu. Bu tanıtım günlerinde İnönü Üniversitemizin tanıtım günlerindeki ‘varlıklarının anlamının tanımından’ kaynaklandığını düşünüyorum. Oysa İnönü Üniversitemizin varlığının Malatya’mızda önemli ve anlamlı bir yerinin olduğunu bilenlerdenim. Üniversitemizin önemli ve anlamlı yeri hem hemşerilerimizde ve şehrimizde, hem de ülkemizde her zaman var olacaktır. Bundan hiç kuşkum yok. Üniversitemiz Araştırma Hastanemizin Karaciğer Nakli ve diğer bilimsel araştırmaları literatürdeki yerini çoktan aldı. Yukarıda bahsetmiştim. Biraz sıkıntımız bunun tanıtımındaki varlığını htirememeden kaynaklandığını düşünüyorum.

Üniversiteler bilimsel araştırmalar yapan ve bu araştırmalar sonucunda elde ettiği bilimsel verilerle yaşama ve topluma yol gösteren en önemli kurumlarımızın başında gelmektedirler.

Bu anlamda baktığımızda, İnönü Üniversitemizin sosyoloji bölümünden hocalarımızın bu tanıtım günlerimizde Ankara’da yanımızda olmalarını çok isterdim. Bize bu tanıtım günlerimize katılan hemşerilerimiz ile gelen misafirlerimizin istem ve davranışlarının analizlerini yaparak, gelecek tanıtım günlerimize bize yol göstermiş olurlardı diye düşünüyorum. İnönü Üniversitemiz Rektörü Ahmet Kızılay Hocamızın, yinede gelecek ‘Tanıtım Günlerine ’Üniversitemizin yol göstericiliğini ve Üniversitemizin tanıtımının en iyi şekilde değerlendireceğini ve Üniversitemiz standını yeni bir anlayışla oluşturacağını bekliyorum.

Atatürk Kültür Merkezinde belki de ‘Tanıtım Günlerimizin’ en iyi stant alanlarından biride müzik ve folklor oyunlarının gerçekleştiği yerdi. Ancak ilçelerimizin folklor ve müzik icraatlarının bir sistematik içerisinde gün ve saatlerinin daha önceden belirlenerek, hem billboardlarla, hem de dikkat çekecek alanlara duyuru ilanlarının yapılarak bu kadim kültürlerimizin icraatların izlenmesi sağlanmalıdır diye düşünüyorum.

Bu konulara yıllarca emek harcayan ve ‘Halk Oyunlarımızı’ iller bazında yarışmalara taşıyan, yaptığı televizyon programlarında birçok kaybolmaya yüz tutmuş ses sanatçımızı ve sözlerini gündeme getiren Kemal Deniz kardeşimizin, bu işe belli bir kadroyla öncülük etmesinin şehrimizin tanıtımına büyük katkısının olacağını düşünüyorum. Bu konu kendisine önerildiğinde, şehrimize hizmet etme noktasında her türlü katkıyı vereceğini düşünüyorum. Gelecek tanıtım günlerimizde bu anlamda yerini alacağını umuyorum.

Gelelim şehrimizin tanıtımında en önemli işlevleri görecek olan; yeme içme kültürümüzün ve üretilen ürünlerimizin tanıtımına.

Atatürk Kültür Merkezinin dışındaki araçların giriş kısmının hemen ön kısmında çadırlardan oluşan iki stant var. Bunlardan biri tanıtım günlerine katılanların yemeklerini yedikleri çadır lokanta standı. Diğer çadır stand ise, üretilen ürünlerin atışa sunulduğu yer. Bu çadır stantların hiç biri tanıtımı yapılan illerin ne yemek kültürünü, ne de ürettikleri ürünlerin tanıtımı ile ilgili. Atatürk Kültür Merkezinde o hafta hangi ilin tanıtımı yapılıyorsa, lokanta kısmının giriş kısmına ve duvarlarına o ilin tanıtım bezleri asılıyor. Diyelim ki örneğin; Elazığ ilinin tanıtımı yapılacak, Yemek yenecek alanın duvarlarına ve giriş kısmına ‘Elazığ Sofrası’ asılıyor. Diğer bir hafta Erzurum tanıtım günleri ise Elazığ kaldırılıp, yerine Erzurum asılıyor.

Diğer çadır standında ise o ilin sözde üretilen yeme içmeye kültürüne ait ürünlerin sergilendiği onlarca tezgâh sıralanmış. Bu tezgâhların üzerinde ‘Malatya Beydağı peynir ve yağları’, ya da ‘Malatya tulum peyniri ve balları’ diye afiş bezler asılmış. Bu tezgâhların 99’u bizim Malatya’mızın ürünlerine ait olmadığını orayı gezen ve yemeğini yiyen basın mensubu arkadaşlarımız ve hemşerilerimizle birlikte bunları izledik ve konuştuk. Bize ait olmayan ürünlerin bizim adımıza satışa sunulup Malatya’mız ürünlerini adının ve tadının bozulmasına izin vermemeliyiz. O zaman ne yapmalıyız?

Atatürk Kültür Merkezinin merdivenlerinin önünde sağlı sollu boş müsait alanlar var. Bu alanlardan birine ‘Kitap Fuarımızda’ kurduğumuz iki çadır standımız vardı ya, biri yeme içme diğeri kitapların teşhir edildiği stantlar. Birinde Malatya’mıza ait ve bizim yemeklerin yapıldığı ve yanı başında yemeklerin yeneceği ve lokanta olarak kullanacağımız bir stant ve bunun içeriden geçiş kapısı ile, Malatya’mızın kaysı, pestil, kesmece, bulgur, yağ, peynir, elma armut ve daha onlarca ürettiğimiz ürünlerin tezgahlara konulup satışa sunulan stant.

Bu iki standın ve bölümlerinin koordinesini yapmak üzere bu güne kadar yapıp ettiklerine bakarak iki ismin bu kadim kültürümüzün tanıtımına büyük katkılarının olacağını, ve bu işi hakiyle yapacaklarına inanıyorum. Esenlik Genel Müdürümüz Hulusi Boyraz kardeşimiz. Diğer kardeşimiz ise Malatya Valiliği Basın ve Halkla İlişkiler Müdürümüz Halil İbrahim Kılıç. Peki, bu kardeşlerimiz Malatya’mıza hangi değerleri katmışlar.

Esnelik Genel Müdürümüz Hulusi Boyraz’ın; Malatya’mızda Esenliği bir ‘Marka’ haline getirdiğine tanık oluyoruz. Esenliğin hemşerilerimizi n hizmetine sunduğu ve sosyal hizmet mantığı ile işlettiği kafe ve lokantaları sıklıkla uğradığımız ve dinlendiğimiz mekânlar haline dönüştürmüştür. Esenliğin ayrıca ürettiği ürünlerin Esenlik Marketlerdeki reyonlarda yerlerini alması teşhir edilmesindeki deneyimleri, ‘Malatya’mızın Tanıtım Günlerindeki’ gerek ürünlerimizin, gerekse mutfak kültürümüzün sunulmasındaki stantların teşhir edilmesine önemli katkılarının olacağını düşünüyorum.

Halil İbrahim Kılıç kardeşimizin ‘ Malatya’mız Mutfak Kültürüne Katkılarını’ benim değil 3 Eylül 2017 tarihinde Hürriyet Gazetesindeki köşesinde yazan Mehmet Yaşin’in kaleminden okuyalım. Önce ‘Malatya Vejetaryen Mutfağının Merkezi Olabilirdi’ diye bir başlık atmış. Sonra diğer köşe yazısından kısa bir alıntı. ‘Ot yemeklerini alt alta sıralayınca Ege Mutfağı’nın Malatya’nın eline su dökemeyeceğini düşündüm. Bunların kimi kavrularak, kimi börek içinde, kimi pilavla, kimi salatayla, kimi çorbada, kimi de çiğ olarak yeniyor.

Bu hafta aslında bayram yemekleri ile ilgili bir şeylerden bahsetmeye niyetliydim. Yazı arşivimi karıştırınca, bu konuda çok şeyler yazdığımı gördüm. Yeni ne yazabilirdim? Kütüphaneme başvurdum. Masamın üstünü kitaplarla doldurdum. Tam “boşuna gayret” diyordum ki, sıra Malatya Mutfağı’nı tanıtan kitaba geldi. Büyük boy, kalınca bir kitaptı. Önsözünde, kitabı oluşturabilmek için yüzlerce kişiyle röportaj yapıldığı belirtiliyordu. Hazırlayanlar, İbrahim Halil Kılıç, Işın Polat, Bedriye Başaranlar, Şeref Çakar’dı. Aralarından yalnızca İbrahim Halil Kılıç’ı tanıyordum. Malatya’da yaptığım televizyon çekimlerinde bana yardımcı olmuştu. Bu mutfağı en iyi bilenlerden biriydi. Kendini bu mutfağın tanıtımına adamıştı adeta. Kitap, ilçe ilçe mutfak kültürünü anlatıyor,

Yemeklerden örnekler veriyordu.’ Diyor yazarımız. Devamını yazarın Hürriyet gazetesindeki köşesinde okuyabilirsiniz.

Bu köşe yazımda şehrimizin kadim kültürü ve birikimini ‘Malatya Tanıtım Günlerinde’ en iyi şekilde hazırlayacak ve sunacak üç kardeşimizden Kemal Deniz, Hulisi Boyraz ve Hailil İbrahim Kılıç’tan söz ettim.

Oysa ‘Tanıtım Günlerimize’ katkı sunacak onlarca hemşerilerimizin olduğunu da biliyorum. Bunların katkılarını ortaklaştıracak bir anlayışa ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Gelecek tanıtım günlerimizde ve diğer etkinliklerimizde de bu ortaklığımızı zenginleştirecek ve çoğaltarak gerçekleştireceğine inandığım Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Çakır’ın ve ekibinin bu ortaklığımızın oluşmasını sağlayacaklarına inanıyorum.