Cami’nin yapım tarihi hakkındaki en eski kitabenin, güney kapısı üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Kapı iç mekândaki birinci enine sahın doğu kanadında yer alan kubbeli bir bölümde yer alan 1966’daki çalışmalar esnasında izine rastlanan kapının, zeminden bir metre kadar yükseklikte bir parçası bulunan yaklaşık 6 metre genişliğinde taç kapının itinalı taş işçiliği dikkate alındığında, Cami’nin ilk yapısında kaldığı söylenebilir. Bu yönde her alan medrese (Şahabiyye-i Kübra Medresesi) ile bağlantıyı bu kapının Sultan’a mahsus özel bir giriş olabileceği düşünülmüştür.

Mihrab: sonradan yapılmıştır. Çini ile kaplı olan asıl mihrab duvarının 1893 yılında kış aylarında vuku bulan zelzelede yıkıldığı tahmin edilmektedir. Mihrab kitabeliğinde Sultan II-Abdülhamd’in el yazılı bir tuğrası ile iki beyitlik manzum kitabe ve bunun altında 1318/ 1320 (1900 ve 1902) tarihleri vardır.

Kubbe: mihrab önünde iki sahın genişliğindeki kare alanın üzerini örten kubbe, güneyde duvara dayalı ayaklarla birlikte altı destekle sivri kemerle eyvana bağlanmaktadır. Kubbe içi, yatay istif düzeninde sırsız tuğlaların aralarına, kare kabaralar şeklinde firuze sırlı birimler yerleştirilerek spiraller meydana getiren bir örgüyle kaplanmıştır. (sönmez, 2013: 223).

Kubbe göbeğinde mor ve firuze renkli çinilerden ‘mührü Süleyman’ motifi şeklinde kufi yazıyla ‘Muhammed’ ismi yazılmıştır. Kubbeye zemin teşkil eden on altı bordür içinde, mor renkli çini mozaikten nezih yazıyla Fetih Süresi 1-5. ayetleri vardır. Kuzeyinde Eyvana açılan kemerin hemen üzerinde, tromplarla aynı seviyede yer alan kısımda kufi yazıyla usta kitabesi mevcuttur. Burada ‘Amele Yakub bin Ebubekir el Malati’ yazılı olup; ‘Amele’ kelimesinin altında ve üstünde nesih yazıyla ‘Ketbuhu Ahmed bin Yakub’ ismi ve ibaresi yazılıdır.

Minare: Batı duvarının kuzey ucunda duvara bitişik olarak yapılmış olup kaidesi kuzeydeki ek bölümün içindedir. Gövdede yatay istif düzenindeki tuğla örgü, her sırada ½ tuğla boyu kaydırılarak istiflenmiştir. Muhtemelen ilk yapıda minare yoktu ve bugünkü tuğla minare, batı duvarı yeniden düzenlenirken (h: 645; m: 1247) buraya ilave edilmiştir. Estetik görünüşü muhteşem olup şerefinin alt kısmından itibaren üst kısmı yıkılmıştır. Yıldırım düşmesi sonucu gövdesi yarılmıştır. Taş olan kaide kısmının, sonraki müdahaleler sırasında değişikliğe uğradığı anlaşılmaktadır. Taş kaidenin üzerinde tuğla yapısıyla sekizgen pabuç ve silindirik gövde yükselmektedir. Kalın gövde yukarıya doğru hafif daralmayla devam eder, 20-10 metre boyundadır.

Evet; Sevgili okuyucularım: Yolunuz Malatya’ya düştüğünde, etkileyici tarihi Camilerden, Eski Malatya Ulu Camii, bu muhteşem mimari mirası görmenizi tavsiye ediyorum…