Hepimiz Anadoluluyuz, hepimiz bu kutsal toprağın birer ferdiyiz. Hepimiz bu cennet parçası coğrafyada birer hikayeye sahibiz. Hepimizin birer hikayesi vardır. Kimilerimizin hikayesi yeni başlıyor, kimilerimizin hikayesi de bitmiş oluyor. Hepimizin birer hikayesi olduğu gibi bu güzide coğrafya halkının kültür ürünü olan türkülerin de hikayeleri vardır. Bu hafta sizlere dinlemekten keyif aldığım Erzurum yöresine ait olan Kırmızı Gül Demet Demet türküsünün hikayesini anlatmak istiyorum.
Hikaye, Erzurum ile Revan arasında ticaret yapan bir gencin, yaptığı son ticaret sonrasında memleketine, evine, annesine dönerken, yolda yakalandığı hastalık nedeni ile vefat etmesinin ardından bu ayrılığa dayanamayan annesinin delirmesini ve dağlara çıkmasını anlatıyor.
Revan günümüzdeki Ermenistanın başkenti Erivandır.
Yıl 1635, Dördüncü Murat’ın Revan seferinden sonra tekrardan bölgeye ticaret kervanları gidip gelmeye başlamıştı. Bu tüccarlardan biri de Memetti. Memet, Annesi ile birlikte yaşayan genç bir delikanlıydı. Ticarete gitmediği günlerde tarlasına gidip gelirdi. Tarladan eve giderken sürekli olarak tarladan kırmızı gülleri toplayıp annesine götürürdü. Bu kırmızı güller Memet ve annesi arasında kopulmaz bir bağ haline gelmişti. Memet gurbete gittiği zaman, annesi Memetin topladığı güllere bakar ve hasretini o güllerle gidermeye çalışırdı. Kervanların tekrardan Revana gideceğini duyan Memet, annesine “anacım kervanlar tekrardan Revana gidecek. Biliyorum gönlün bu işe razı değil ama bu sefer son. Sana söz bir daha ki kervana katılmayacağım. Burda memleketimde tarlamda çalışırım.” dedi. Annesinin içinde bir sıkıntı vardı. Ne zaman ki Memet uzun seferlere katılırsa sürekli kabuslar görür ve uykusundan yarım yamalak uyanırdı. Yine böyle bir zamanda Memet Revan yoluna koyuldu. Bir hafta on beş gün sonrasında Revana varan kervan mallarını sattıktan sonra dönüş yoluna koyuldu. Dönüş yoluna tüccarların bir çoğu Vebaya yakalandı. Şans bu ya Memette bu hastalıktan nasibini aldı. Uzun süren bu yolculukta hastalık git gide daha da ağırlaşıyordu. Ve fazla dayanamayan tüccarlar birer birer yığılıp kalıyordu. Memette yığılıp kalanların arasındaydı. Tüccarlar bu durum karşısında ne yapacaklarını bilmeden vefat edenleri yolda çalıların olduğu bir yere gömüp yola devam etmek zorunda kaldılar. Erzuruma varan kervan hemen hemen telef olmuştu. Kervanı karşılamaya gelenler, bu vaziyeti görünce üzüntüler içinde feryat etmeye başladı. Ölüm bu ne zaman nerede geleceği belli değildi ama gurbet yolunda ölenlerin yakınları için dayanılması zor bir durumdu bu. Kervanların arasında Memedini arayan zavallı anne oğlunu göremeyince epey bir merak etmeye başladı ve tüccarlardan birisinin yakasına yapışıp “ Memetim nerde, balam, yavrum, delikanlı Memetim nerde? O da sizinle beraberdi yoksa başına bir hal mi geldi?” dedi. Bu sorulara maruz kalan adam nasıl cevap vereceğini bilemez oldu ve bir köşeye yığılıp ağlamaya başladı... bunu gören Memetin annesi durumu anlayıp üzüntüden aklını yitirdi ve dilinden şu sözler dökülmeye başladı:
Kırmızı gül demet demet
Sevda değil, bir alamet
Balam nenni, yavrum nenni,
Gitti gelmez ol muhannet,
Şol Revan'da balam kaldı,
Yavrum kaldı,
Balam nenni,
Kırmızı gül her dem olmaz,
Yaralara merhem olmaz
Balam nenni,
Yavrum nenni,
Ol tabipten derman gelmez
Şol Revan ' da balam kaldı,
Yavrum kaldı,
Balam nenni.
Kırmızı gülün hazanı,
Ağaçlar döker gazalı,
Karayağızın güzeli
Şol Revan ' da balam kaldı,
Yavrum kaldı,