Bir 10 Kasımı daha geride bıraktık.
Milletçe saygı ve özlemle andık Atamızı.
Atatürk her yerdeydi.
Sosyal medyada hemen herkes Atanın bir birinden farklı resmini veya sözünü paylaştı.
Duyulan saygı ve özlem dile getirildi.
Son yüz yıla damgasını vuran birkaç liderden biriydi; Atatürk.
Ortadoğu’da geçirdiği günler ona çok şey öğretmişti.
O coğrafyanın bir bataklık olduğunu yaşayarak öğrenmiş, uzak durmak gerektiğini çok iyi kavramıştı.
Öylede yaptı. Uzak durdu; Ortadoğu’dan.
Yönünü batıya döndü.
Yaşam biçimi ve hukuk sistemi olarak Türkiye Cumhuriyeti bir batı ülkesi olmalıydı.
Bugün onun bu hareketinin ne kadar haklı olduğunu yaşayarak anlıyoruz.
Ortadoğu’da IŞİD belası bitti derken bu kez Arabistan’daki gelişmeler bölgeyi yeni bir çatışma ortamına doğru sürüklüyor.
Bir ülkenin başbakanı Sudi Arabistan tarafından alıkonuluyor.
İstifaya zorlandığı rehin tutulduğu iddia ediliyor. Kim iddia ediyor ünlü gazeteci Ortadoğu uzmanı Robert Fisk.
Arabistan’ın veliaht prensinin başını çektiği bu hareketin hedefinin İran olduğu hemen ortaya çıktı.
Suriye krizinden sonra bölgede güçlenen Hizbullah’a, onun üzerinden de İran’a ders vermek istiyorlar.
Suriye’de yenilen batılı güçler, yeni bir kriz yaratarak bölgede güç arayışı içindeler.
Bu yaratılan krizin Türkiye’ye teğet geçeceğini, etkilemeyeceğini düşünmek akla mantığa çokta uymuyor.
Türkiye dış politikada, Davutoğlu ile birlikte bölgeye bodoslama daldığından artık bölgedeki her gelişme şu veya bu şekilde Türkiye’yi etkileyecektir.
Bir 10 Kasım günü orta doğuya bakınca bir kez daha Atatürk’ü saygıyla anıyor insan.
Ne kadar haklıymış.
Sırtını Ortadoğu’ya dönmekle.
Ne kadar haklıymış Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini batıdan görmekle.
Geleceği görmek. Kaos ve çıkmaz olanı önceden sezinlemek.
Atatürk’ü yüzyılın en önemli siyasi figürü yapan özellik bu olsa gerek.