10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü çeşitli etkinliklerle ilimizden de kutlandı. Çeşitli kurum ve kuruluşlar; çalışan gazetecileri, hatırlayarak onlara yönelik bir dizi etkinlik düzenleyerek kutlamalarda bulundular.

Güzel görüntüler karşılıklı jestlerle geçen demeçler falan. Her şey güzel görünüyordu. En azından benim basından, sosyal medyadan ve Televizyon ekranlarından takip ettiğim kadarıyla görüntüler jestler görülmeye değerdi diye düşünüyorum.

Çalışan gazetecilere yönelik, karşılıklı demeçler verildi güzel nutuklar atıldı. Gazetecilerin ne kadar fedakarca çalıştıklarından dem vuruldu. Halkın haber alması için gecesini gündüzüne katan gazetecilerin bu yöndeki çabaları takdir edildi.

Bu yönüyle amenna.

Her şey iyi düşünülmüştü. Emeği geçenlere teşekkür etmek gerekir diye de düşünmeden edemiyorum.

Ya diğer yönüyle çalışamayan gazeteciler. Onlar ne olacak kimse onları hatırlamadı. En azından benim izlediğim kadarıyla onlara yönelik tek kelime edilmedi. Ben kaçırdıysam af ola.

Bu ülkede 100’ün üzerinde gazeteci ceza evinde. Sınır Tanımayan Gazeteciler (RFS) Örgütü verilerine göre, gazeteciler açısından Türkiye’nin sicili hiçte iyi değil. RFS’nin açıkladığına göre ceza evinde olan gazetecilerden "en az 43'ünün tutukluluğu ile gazetecilik mesleği arasında açık bir bağlantı olduğu” yönünde.

Yine dünya üzerinde bu yıl içinde 65 gazeteci meslekleri ile ilişkili olarak öldürülmüş. Bunların en az yarısı silahlı çatışmaların yaşadığı bölgeler dışında olmuş.

Yine 40’ın üzerinde gazeteci İŞID benzeri örgütlerin elinde rehine durumunda. Bunlardan en az üçü beş yıldır bu grupların elinde.

Bu gazetecilere yönelik tek bir laf yok.

Çalışamayanı kimse hatırlamak istemedi. Yada kimsenin işine gelmedi hatırlamak.

Hadi vaz geçtik, kamu görevlilerinden.

Ya basın örgütlerine ne demeli.

Maşallah onlardan da tık yok.

Zaten çalışamayanı kim ne yapsın. Birde açıklama yapacaksın çalışamayan gazetecilere yönelik. İnsanların tadını huzurunu kaçıracaksın; değer mi yani.

Hadi buralar tehlikeli sular. Buralardan uzaklaşmak gerek diye düşüne bilirler.

Ocak ayının içindeyiz; hiç olmasa bu ayda, suikast kurban giden, mesleklerini yaptığı için öldürülen gazetecilere yönelik birkaç söz söyle; genç gazetecilere.

Hatırlasınlar:

24 Ocak’ta öldürülen Uğur Mumcu’yu, 8 Ocakta öldürülen Metin Göktepe’yi, 11 Ocak’ta öldürülen Onat Kutlar’ı ve 19 Ocak’ta öldürülen hemşerimiz Hrant Dink’i.

Son söz olarak; bende çalışan, çalışamaya gazetecilerin ve anıları önünde saygıyla eğildiğimiz rahmete uğurladığımız usta kalemlerin gazeteciler gününü kutluyorum.