İran Olaylarını doğru okumak

Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafi bölge, tarihte kaynaklanan ve oradan beslenen nedenlerden dolayı toplumsal hareketliliği en yüksek bölge.

Bölge diken üzerinde. Sürekli kaynıyor. Gün geçmiyor ki bölgenin bir yerinde bir sorun patlak vermesin.

Bölge ülkelerinde demokratik yaşam ve uygulamalar yerleşmediğinden dolayı, dile getirilmek istenen taleplerin hem talep biçimi, hem de bunların bastırılma biçimi şiddet içeren görüntüleri beraberinde getirmekte.

Bu yöndeki toplumsal olaylarda en son nasibini alan ülke ise İran oldu. İran’da geçen hafta sonunda başlayan ülkenin hemen her tarafına yayılan olaylar, bu hafta eski şiddetinden olmasa da lokal küçük olaylarla seyretti.

Ekonomik nedenlerle sokağa dökülen halk bir dizi ekonomik talebi dile getirirken, zaman zamanda rejimin biçimi ve liderlerine yönelik tepkilerle eylemlerini sürdürdüler.

Bu hareketliliğin iki boyutlu geliştiğini göstermektedir. Birinci boyut tamamen ekonomik nedenlerle bir hak arama talebiyken, ikinci boyutu daha çok dış destekli bir müdahale gibi duruyor.

Bu durum devletin başında bulunan Cumhurbaşkanı ve dini lider tarafından olayların devam ettiği zaman diliminde dillendirildi. Cumhurbaşkanı olayları sadece dış güçlere bağlanamayacağını ifade ederken, dini lider olaylarda dış güçleri işaret etti.

İran’da olayların devam ettiği süreçte ABD, İsrail ve Suudi Arabistan’ın demeçleri ve olayları yorumlama ve müdahil olma biçimi, dini liderin haksız olmadığını göstermesi bakımından önem arz etmektedir.

Bu üç ülkenin bölge politikalarında kaybeden olması, İran’ın ve Rusya’nın içinde bulunduğu bloğun kazanan olması İran’daki olayların en azından bir yönünün masum olmadığını işaret etmektedir.

Bu üç ülke ve destekçileri bölgede güçlü bir İran istememektedirler. Dışa dönük güçlü bir İran bu ülkelerin işine gelmemekte, kendi iç sorunlarıyla ilgilenen iç sorunlarla cebelleşen bir İran daha çok işlerine gelmektedir. Zaten bu yönde ki politikalarına açık seçik ifade etmektedirler.

Demokrasi havarisi geçinen ABD için bir ülkenin demokratik olup olmadığı önem arz etmemektedir. Onun için önemli olan ABD çıkarlarına uygun yönetimlerin iş başında olmasıdır. Bölgede işbirliği yaptığı ülkelerin hiç birinde demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. ABD’nin ve yandaşlarının İran’a karşı olmalarının en büyük nedeni İran’ın ABD emperyalizmin karşısında konumlanması ve bölgede ABD çıkarlarına karşı hareket etmesidir.

İran olaylarını tek taraflı okumak ABD, Arabistan, İsrail, İngiltere faktörünü göz ardı etmek doğru bir okuma biçimi değildir. İstikrarsız bir İran bölgenin istikrarı ve çıkarına uygun değildir. Türkiye’nin İran olayları karşısındaki tavrı da bölgenin istikrarına yönelik olması yönüyle doğru bir adımı olmuştur.